12

Okulsuz hayat ve kısa süren bir yol hikayesinin başlangıcı

Uzun bir ara oldu evet. Ekim ortası yola döküleceğiz diye bir yazı yazıp sonra susup kaldım biliyorum üstelik dönüp geldik ve oldukça tatsız günler içinde olduğumuz şu dönemde keyifli bir yazı yazmak her ne kadar “hayat devam ediyor elbette” desem de içimden gelmedi lakin biz de Ekim ortası yola falan çıkamadık, çıkamadıkça ben de yazamadım. Kelimeler birikti cümleler roman oldu içimde 2 ay boyunca. Elif Key’in bir kitabında dediği gibi ” dışı Budist tapınağı içi Eminönü çarşısı gibi ” bir 2 ay geçti. Her zaman hayalini kurduğum o DURMAK bir süre sonra belirsizlik ile beni içine çekmeye başladı. Bir yola çıkacağız diye yazdım durdum ama bugün İstanbul’a dönüp geldiğimde fark ettim ki yola çıkmak kilometreler yapmak değilmiş biz zaten İstanbul’dan ayrılma kararını alıp, buradaki evimizi kapatıp, Erin’in bu sene okul kaydını dondurduğumuzda büyük bir yola çıkmışız bile. Bütün bir yaz kamplar, karavanda yaşamak, az eşya kullanımını tecrübe etmek, yaşamak için kullandığım araçları başka yerlerde başka şekillerde kullanmayı öğrenmek sonra gelip bir ev olmadan annemin destek vermesiyle onun evinde 2 ayı geçirmek, o süre içerisinde içimdeki küçük Ayça’nın yaşadıkları, Erin ile olan ilişkim/iz, hepimizin birbiriyle ilişkisi , yıllar içinde dönüşmüş ama bu dönüşümü fark etmemiş olan yanım/ız, tüketimlerimiz, yaşam seçimlerimiz hepsi ama hepsi büyük bir yol ve bunlar için ülke sınırından çıkıp gitmek gerekmiyormuş zaten nereye gidersen git kendini götürüyormuşsun ya hah işte aynen öyle durum! Durmanın bana bir noktada iyi gelse de bir noktada ” nefes alıyorum evet ama veremiyorum!” gibi içsel dalgalanmaları da sağladığı doğrudur.

Yola çıkamadık bir türlü ve en büyük nedeni ehliyetleri yenileyecekken çekme karavan ehliyeti diye birşey olduğunu öğrenmemiz oldu. Çekme karavan çekecek olan Alpay’ın bu ehliyet için bir kursa kayıt olması zorunluluğu, kursun bitim süresini beklemek (yaklaşık 3-4 haftaydı) sonrasında sınava girmesi, sınav sonrası ehliyete verilecek belgeler için de yaklaşık 2 hafta beklenmesi sonra ehliyet için başvuruda bulunmak ki öyle hemen ertesi güne randevu vermiyorlar _ bir küçük yardımla hemen randevu aldık çok şükür yoksa 3 aralık tarihine kadar başvuru randevusu yoktu!_ ve sonra ehliyetin elimize ulaşması ve en sonunda vize başvurusu. Bütün bunları beklemek oldukça zor geçen bir süreçti çünkü neden ? çünkü Erin okula gitmiyor (yazının alt kısımlarında değineceğim duruma) , ben belirsizlikten iş almıyor ve gün boyu Erin’le doğru dürüst vakit geçirmek için çırpınıp duruyordum. Okula neden gitmiyor ? Şimdi ne yapacaksınız? Eğitimini evde mi yapıyorsun? Yolculuk ne zaman? Şimdi nereye gideceksiniz? gibi soruların bende olmayan cevaplarını soranlara vermek hiç de kolay olmadı.

En sonunda eksiksiz olarak belgelerimiz tamamlayıp vizeye başvurduktan 3 gün sonra pasaportları almaya gittiğimde yaşadığım ise soğuk duş etkisiydi: 1 ay, 15 gün, tek giriş bir şengen vizesi olan 3 pasaport!! Öylece 10 dakika oturdum. O gün, o gece boşluktu çünkü planımız belliydi ve bu kadar kısa bir sürede bu plan gerçekleşemezdi. Nerede yanlış yapıldı bilmiyorum ama bize bu süreyi uygun gördüler.

Workaway üzerinden bulduğumuz bir zeytin çiftliğine başvurmuştum ve bizi ailece gönüllü çalışan olarak kabul etmişlerdi. Bizim hayalini kurduğumuz üzerinde heyecanla çalıştığımız planımız ilk durağımız olan Yunanistan’ın güneyindeki bu çiftlikle bir süre geçirmek ve sonrasında karavanla vize süresince gidebildiğimiz yere kadar gitmek, yine yol üzerinde gönüllü çalışacağımız yerler bulmaktı. Böylece hem sadece yol masrafı ile hem çalışarak, üreterek hem de bir çok ülkeden gelen gönüllüler ile bir köprü kurabilmekti aramızda. Turistik bir geziden ziyade gittiğimiz yerlerde “yaşamaktı” hayalimiz. Lakin kul kurar kader gülermiş, 15 gün içinde bu kurguların hiç birinin gerçekleşmeyeceği aşikardı. “Ne yapacaksınız?” sorusunun cevabı buydu ve “peki şimdi ne yapacaksınız?” sorusunun cevabı ise 15 güne kafayı takmayıp bir cumartesi sabahı saat 5 te evden çıkıp kontağı çevirip İpsala’ya doğru direksiyonu kırıp, arkamızda karavanımız, içinde ihtiyacımız olabilecek yiyecek ve giyecekler, bisikletlerimiz ve heyecanımız, biraz turstik bir gezi olacağa benzese de “yapalım” demek oldu.

15 gün sonra ülkeye girdik ve bugün bunu iyi ki yaptığımızı düşünüyorum. 15 günün rotasını gezdiklerimizi gördüklerimizi başka yazılarda paylaşacağım, kışın karavanla yola çıkmak isteyen olursa kılavuz olur belki diye. Bu yolculuğun en zor kısmı mevsim oldu elbette. Yazın iğne atsan düşmeyecek yerlerde inler, cinler, kediler, köpekler ve bir de biz vardık ama bir yandan buraların bu kadar boş olmasının ayrı bir güzelliği vardı. Bazen karavan kampingler kapalı olduğu için yol kenarına, bazen bir marketin otoparkına park ettik evimizi, karavan kamp bulduğumuzda nimetlerinden yararlandık, her ne kadar mevsimsel olarak az imkanlara sahip olsalar da işimizi gördü. En büyük problemimiz ısınmak için kullandığımız tüpü bulmak oldu  (bunun yazısı ayrı gelecek 😉 ). Durmak ile ilgili sıkışmışlık içimden çıktı gitti, toparlayamadığım enerjim yeniden can bulmaya başladı, uzun bisiklet sürüşleri yaptık ailecek, akşam olup yemek bitti mi çayımızı demledik kart oyunu oynadık, kitap okuduk film seyrettik birlikte vakit geçirmeyi hatırladık yeniden. Erin Yunan alfabesini söktü tabelalardan böylece uzun kilometreler içinde okuma oyunu yarattık kendimize sayesinde ben de artık Yunan harflerini biliyorum 😉

Günün sonunda verilmiş kararın arkasından gidiyor olmak hepimize iyi geldi. Erin’in okulunu da yaptığımız plan doğrultusunda dondurmuştuk, 6-7 ay için birlikte vakit geçirip yenilikleri hayatımıza alarak öğrenecektik. Bu yazıda bir de “okulsuz hayat” diye yazıp durduğum kavramı da açıklayacağım çünkü daha önce yazdığım yazı biraz yanlış algılandı. Erin’in okul hayatını sonlandırmadık. İlk kararımız özel okul kuyusundan çıkmaktı ancak 4. sınıfa gelene kadar alıp bir devlet okuluna geçiş yaparak bir karmaşa yaratmak istemedik zaten 2. sınıfta okulu, 3. sınıfta dönemin ortasında öğretmeni değişen bir çocuk için bir daha okul değiştirmek kolay  olmayacaktı. 4. sınıf bitene kadar diye bir sınır koyduk. Geriye sarıp baştan başlasaydım ilk 4 sene bir devlet okuluna verirdim! lakin geriye saramıyoruz. Erin 4+4+4 zede olduğu için 1 sene okula erken başladı ve biz hep beraber bunun duygusal boyutunu yaşadık. Belki her çocuk aynı şekilde yaşamıyor doğrudur ancak biz de durum böyle olmadı, hep beraber zorlandık. Okul değişiliği yapmak ve kendi yaşıtlarıyla aynı dönemde okusun diye 4. sınıfı bitirdiğinde okul hayatına ara vermeye karar vermiştik. “Okulsuz hayat” 1 sene ara vermekten ibaret anlayacağın sevgili okur çünkü “hayatın okul olmadığı ” yerde okul hayatmış! Sen eğer bu kararı tek başına uygulamaya geçersen tüm hayatın okula endeksli koca bir şehirde yalnız kalmak kaçınılmaz ve yalnızlıkla baş etmek de kolay olmazmış.
Seneye yaşayacağımız yer her neresi olacaksa orada uygun bir devlet okulunda devam edecek. Bu soruyu da cevaplamış olduğumu düşünüyorum. Okul olmayınca neler oluyor ? Çok zor oluyor. Neden zor oluyor? Çünkü okula gitmeyen tek 10 yaşındaki çocuk senin çocuğun oluyor,”tüm düzeninizi bozdunuz, çocuğun da düzeni bozuldu okula da gitmiyor bari evde ders çalıştırsanız” gibi mahalle baskıları ile uğraşmak durumu daha da zorlaştırıyor _kendi adıma yazdım bunu 😉 _ Birlikte bisiklete binmek (bir noktada sen yoruluyorsun artık çünkü), hafta arası spor faaliyeti bulmak, evde bilgisayara çakılmadan vakit geçirebilmek hiç de kolay değil. 3 yaşındaki çocuk olsa bir sürü aktiviteyi seninle yapmaktan keyif alabilecek olan 10 yaşında bir çocuk kendi dünyası, kendi arkadaşları ve bir yaşamı oluşmuş durumdayken ebeveynleri ile o kadar da vakit geçirmek istemiyor istese bile ebeveyn olarak senin gücün, enerjin ona yetişemiyor.

 

“e peki dersleri ne olacak, evde eğitim veriyor musun ? ” diye soranlara: hayır hiç bir eğitim vermiyorum test kitaplarıysa sorulan mümkün mertebe de uzak duruyorum onun yerine iskambil kartlarıyla sihir yapmayı öğreniyoruz birlikte mesela bir nevi matematik dersi diyelim. İlk zamanlar test kitapları falan da denedim ancak çok zorlama ve saçma geldi. Onun yerine daha çok kitap okumak, birlikte Photoshop çalışmak hatta video düzenlemeyi öğrenmek gibi ikimizin de keyif alabileceği zamanları yaratmayı uygun gördüm. Babası ile şehir içinde uzun bisikler sürüşleri yaparak bütün kış boyu kullanmadığı bisiklete tekrar hakim olabilmesini sağlamayı uygun gördük. Bu arada biraz tenis dersleri biraz aikido dersleri yapma fırsatı oldu. Elimizden geldiği kadar artık ancak bilgisayar karşısında geçirdiği süre biraz arttı. Bu süreyi de oyun oynama ile yukarıda yazdığım gibi fotoğraf ve video düzenleme programlarını öğrenmek arasında bölüştürmeye çalışıyoruz. Ve evet sevgili okur doğru mu yanlış mı verdiğimiz karar henüz bunu bilmiyoruz anca bildiğim birşey var ise kalp ancak sıkıştığı zaman açılıyor tıpkı yolculuğun sonunda Erin’in birden dönüp ” artık piyano çalmayı öğrenmek istiyorum” cümlesini sarf etmesi gibi. Tüm çıkışlar sıkıntılardan doğuyor.

Evet yolculuğa gelince, dönüşümüz itibariyle bir boşluğun içine düştük. Yola gitmeden önceki sen ile döndükten sonraki sen aynı olmuyorsun süre 15 gün olsa bile ki tam o kalp açıklığına kavuşmuşken dönmek daha da bir boşluk yaratıyor ve gitmek istiyorsun çünkü gitmek de başka bir öğreti var. Gittiğin şehirlere TIK atmakdan mada kendi içinde bir çok noktaya TIK atıyorsun ve döndüğünde artık başka biri oluyorsun. Attığın tıklar seni zorlasa da “bunları yapabildiysem ….” diye cümleler kurmaya başlıyorsun ve “sen” ile başka bir bağ kuruyorsun, elindeki kişisel gelişim, motivasyon kitaplarını bir kenara bırakıyorsun.

Bir kaç gündür içimde canlanan yukarılarda yazdığım o enerji  boşluğa döndü derken bir plan doğuverdi yine. Önümüzdeki günlerde bu planı işletmeye çalışacağız. Kul kurar kader güler, son zamanlarda dilimden düşmüyor. Kaderin ne kurduğunu bilmiyoruz henüz biz niyetimizi güçlü koymaya gayret ediyoruz. Buraya kadar okuduysan helal olsun ben çok uzattım lafı 😉 bir kaç yazı rotalarımızı, gezip gördüklerimizi ve 8metrekare içinde yani karavanda yaşamak nasıl oluyor paylaşacağım.

Sevgiyle !

hamiş: hiçbir şey ama hiçbir şey göründüğü gibi değil hayatta.iyi günler!

_her ne kadar iyi günler geçirmesek de memlekette bu aralar. Bu yazıyı yazarken yine yeni şehit haberleri dönüyor arkada. Işıklı günler göstersin Allah hepimize, yitip gidenlerin mekanı cennet olsun, kalanlara sabırlar versin diye de eklemek geldi içimden. _

20161203_134744-01 

Paylaş :=)

Yorumlar (12)

  1. Yanıtla
    Ayça Oğuş (@AycaOgus) :

    Okulsuz hayat ve kısa süren bir yol hikayesinin başlangıcı https://t.co/IwkTfq4V6c @AycaOgus aracılığıyla

  2. Yanıtla
    GÜLTER ÖZGÜR :

    Yazıyı sonuna kadar okudum.Karavan maceranızı da sonuna kadar okumaya niyetliyim 🙂

    • Yanıtla
      Ayça Oğuş :

      :=)) teşekkür edeerim efenim =) olduka uzun bir yazı gibi gelmişti tebrik ederim 🙂

  3. Yanıtla
    İbrahim Gökçen :

    Bence kurmaya devam , kader çokta gülmez , izler sadece diye düşünüyorum. Benim dilimden düşmeyen söz ise ‘ insan her an bir yol ayırımındadır ve seçtiği yolun bedelini öder’. Geleceği göremediğimize göre bence seçtiğimiz yolların bedelleri iyidir diye ummak en doğrusu..Sevgiler.

  4. Yanıtla
    pınar emeklioğlu :

    Bu yazıyı geziye başladığınız günden beridir bekliyorum ayça hanım ve paylaştığınız fotoğraflar eşimle benide gittiğiniz yerlere götürdü ve karavanda yaşama planımıza destek oldunuz, demek ki yapabiliriz dedik! Biz sizin bu gezinizden çok keyif aldık. Teşekkür ederiz

  5. Yanıtla
    Aybala :

    Bacıcağızım napdurun:) Bayılarak okudum seni, eski günlerdeki gibi yorum da yazayım dedim.. özledim valla o karavanın tekeri buraya doğru da dönse keşke. Bi gelipdursanız da iki lafın belini kırsak

  6. Yanıtla
    ebru :

    Ayçe’cım,
    Yazıyı merakla açtım bir de baktım özleminden yanıp tutuştuğum Elif Key’den de bahis var 🙂 Yolunuz açık olsun.
    Not: Sonuna kadar nefes almadan okudum.
    Erin’e sevgiler eşine selamlar

  7. Yanıtla
    Anneanne :

    Gittigin yerlere TIK degil kendi icine attigin TİK ‘in ne kadar guzel bir yorum olmus..ha koca yazidan bunfikri mi cikardin diyeceksin?!🤔Evet gezmek,gormek ve yasamak ruha enerji veriyor..ayni fikirdeyim ..2 ay biraz fazla hibi sirede bende cok alistim dize oldugu kadar bana da beraber yasamak ve paylasmak bir deneyim oldu..kucucuk bir evde birde kopegimiz de var ;zorlansakda suz gidince n hicde zorlanmadimi gordum ve 15 gun cok yalniz ve mutsuz hissettim kendimi😔Geleceginiz gunu iple cektim hani☺️Yanimdasiniz ya 😊😊🙏mutluyum ben..hoş gelisler ve gidisler olsun ..yolunuz acik olsun ben hep buradayim..gerekirse suz nereye ben yakininiza😂😂😂

    • Yanıtla
      Anneanne :

      Eh yasima verin arada kucuk hatalar var kelimelerimde..😂😂

  8. Yanıtla
    Deniz :

    Merhaba, yazdıklarınız cok tanıdık geldi. 7 yas altı 4 çocuğum var. Gecen sene taşındığım ve ülke politikası yüzünden okula başlamak zorunda olan büyük oğlumu tekrar taşındığımız için artık okuldan aldım. Biz de okulsuzluga mecburi bir aradan sonra devam ediyoruz. Bizim hayatımız yollarda geciyor ama karavan değil tabi 🙂 gittiğimiz yerlerde ev tutuyoruz çünkü 1,2 sene kalıyoruz oralarda. Eger daha aktif yazabilirseniz sizin maceranızda özellikle okul boyutunda büyük oğlum için bana da deneyim olur diye düşünüyorum.

  9. Yanıtla
    Jayhoonova :

    Çok güzel ve gerçek bir yazı. Ben kamplardan birinde gideceğinizi dinlemiştim nasıl sonuçlandığını merak ettim. Kalp ve insan zorlandıkça ileri gidiyor bencede.

  10. Yanıtla
    pirinç mutfak mikser dokunun :

    Yeni başlayanlar olarak bilgileriniz benim için gerçekten yararlı.

Yorum bırak