Evet tüm çocuklar ve tüm anneler haklı.
Hepsinin kendine ait özellikleri var.
Bloğu çevirelim Erin bu bloğun sahibi olsun, Kerem, Damla Aslan yazı yazıyor olsun.
Erin- ay arkadaşlar deliricem yaa. Oraya çıkma bam buraya çıkma bam, dışarda birsürü insan deliriyor biz burda!! ama onun şuyu var bunun şuyu var anlamadım gitti yaaa ben ne yapacam evde. Evde yaşamak için mi doğdum ben yaa.
Kerem – aynen al benden de o kadar. ben ne istiyorsam aynı anda farklı şey istenirmi yaa. Hah diyorum tam bak beraber ne güzel diyorum. HOooop alıyorlar ordan başka yere. Anlatmaya çalışıyorum anlamıyorlar. Benimde sinirlerim var bağırıyorum sonrada.
Damla – geçen gün biliyorum ya kaydırak için deliriyorlar tam 200 kez kaydım delirdiler. Eee dedim sen benle 20 kez oynamazsan bende 200 çakarım afallarsın. Haa birde yorganla kapatmışlar hesapta ben onun orda olduğunu bilmiyorum. Yorganların altındaki kabartıyı saklanmış aydede zannediyorum yaaa işte . Bunlarda böyle ne yapcan…
bu epik bakışın ardından Alpay konuşsa biraz iyi olcak:
Akşam bizim Erinle aktivitemiz dolapları sökerek odasını yeni yerleşime kavuşturmak oldu. Düşme tehlikesi olan dolap yükseltme kısmı hariç Erin tüm takım sandığı ile oynadı. Büyük işleri yaptı. Vidaları yerine soktu. Tornavida ile taktı. Onu dışarda bırakmadan sabırla yardım etmesine izin verdik. Tabii sonuna kadar değil işbitmez sonra.
Standart akşam oyunlarımızın hiçbirini oynamadık. Sonra hemen uyudu.Acaba oyun oynamaktan onlarda sıkılıyor olabilir mi?
Her çocuğun doğuştan itibaren karakteri tabii var.Söylediğimin zor olduğunu biliyorum. Ama ne yazıkki (mecazi) biz anne ve babayız ve muhakkak sorunlara çözüm bulmak zorundayız. Gidişat onların istediği gibi giderse kesinlikle iyi birşey olmayacağı kesin. Her zor çocuk davranışına bir yöntemle yaklaşarak (benim yöntemim , gözlem, analiz, deney, davranış üretme, giz, çözümlenmeme, B planını hazır etme, varmak istediğim yerden vazgeçmeme) muhakkak yapmak istediğiniz yere varmalısınız.
Erinin elinden hiçbirzaman kumandayı çekerek almadık. Bir komut verdiğimizde muhakkak o komutun takipcisi olduk. Araba kullanırken erin ayağa kalkarsan alırım ordan seni dedim. Kalktı aldım. Kalktı aldım ağladı. Tam bunu 30 kez yapmışızdır. Hala denemeye devam ediyor. Şimdi artık ben başka yere bakarken ayağa kalkıyor. Kafamı döndürünce hızla oturuyor. Ben gene alıyorum koltuktan.
Gerçek büyük insana davranır gibi davranıyorum. Sanırım bu şekilde biraz daha sağlam bir ilişkimiz oluyor diye düşünüyorum.
Yazının özü. Varmak istediğiniz sonuca muhakkak varmalıyız. İyileri biz biliyoruz. Haksızlık yapmadan ama. İsteklerine muhakkak dikkat etmeyiz. Büyüyen o 🙂 Öğrenecek olan O. Gelişecek olan O. Aslolan o yani. Bu sebeple yaptıklarımızı da bir çuval inciri berbat etmeden yani başka bir arızaya yolacacak yöntemlerden uzak bir akılla yapmalıyız.
alpay
Yorumlar (6)
hayal :
24 Temmuz 2008 | 13:12Alpay cok guzel yazmissin..
Ben hep Damla hanima birey olarak davranmaya calisirim ve oyle de olmali. Agucuk gugucuk, ay o bebek anlamaz, akli ermez, yapamaz (yemegini kendi yiyemez, corabini cikaramaz, yuruyemez kucagima alayim) dememisimdir. Neticede cocuktur, tutturuyor bazen evet ama, mantikli anlatinca (sabir ve enerjimizin yettigi kadar) sonunda anlasiyoruz.
Bir cocuk egitimci demisti ki bir kitabinda, “cocuklarim olmadan once hep anlatirdim, cocuk egitiminde 5 temel kitap vardir, dogru yontemi secersen cocuk egitmek dunyanin en kolay isi derdim. Cocuklarim olunca anladim ki, her cocuk kendi kitabini yaziyor.” Biz de kalbimizin sesini dinliyoruz temelde (kesin yanlislardan kesin dogrulardan sapmamaya calisarak) ve kendi kitabimizi yaziyoruz kizimizla. Biz ne kadar acemiysek cocuk yetistirme konusunda, unutmamaliyiz ki, onlar da acemi. :)) Hangisi en dogru, bunu da zamanla ogrenecegiz.
Alpay :
24 Temmuz 2008 | 14:48en doğru yok. söylemişsin zaten.
verilen yanlış kararlar var
yorgunluklardan dolayı yanlış kararlar var.
cehalet var tabii birde.
herkes kendi kitabını yazacak. Diğerlerini dinleme ve okumalar sadece cehaleti gidermek için.
alpay
Ayse Sule :
24 Temmuz 2008 | 15:40Insaallah yorgunluklarimdan/tedirginliklerimden dolayi verdigim/verecegim yanlis tepkilerden ibaret kalmaz benden aldiklari 🙁
Bazen oyle uzuluyorum ki, sirf cevresel faktorlerden dolayi onu kisitlamak zorunda olusuma. Kati kurallarla yonetilen bir apartmanda oturuyor ve alt kattaki yasli teyzenin olasi tepkilerinden cekinerek geciriyoruz hayatimizi. Kendine zarar vermeyecegini bildigim halde, sirf komsular rahatsiz olmasin diye, pekcok hareketini kisitliyor, hayati kendime de bebegime de zindan ediyorum bazen. Mustakil eve cikmak gibi bir luksumuz de olmayinca, iki derede bir arada yasayip gidiyoruz; ama buna ne kadar yasamak denir bilemiyoruz. Oysa ne kadar isterdim onunla birlikte yerlerde tencereleri tavalari yuvarlamayi, Erin’in yaptigi gibi temizlik sungerini paaat paaat diye yere vura vura temizlik yapmayi.
Songül :
24 Temmuz 2008 | 16:38bulunduğu ortama uyum sağlayacak ve o ortam kadar/gibi biri olacak. farklı biri olamaz çünki gördüğü öğrendiği kadar olacak. siz elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorsanız bu yeterli olmalı. senin sınırların çerçevesinde büyüyecek. başkasının sınırlarını alamazsın bunu çocuğuna uygulayamazsın. uygulamaya kalksan bile doğruyu yaptığından emin olamazsın. en kötüsü yetiştirirken emin olmamaktır. çünki sonra ne olacağını bilemezsin. evrensel kabul görmüş olan gelişim ve eğitim öğretilerini uygulamak için okuyor bakıyor öğreniyoruz. olması gereken budur. eğer sen sinirli biriysen ve bazen kendini kontrol edemiyor bağırıyorsan (evet katılıyorum keşke olmasa böyle bişi) o biraz korkak biraz bağırtkan biri olacak demektir. tıpkı sizin gibi biri. keşke benim gibi biri olmasaydı demek de ne oluyor??? o zaman tutup kendinizi düzeltmelisin (bir psikologa, psikiyatra giderek). sanırım her davranış kendi + ve – dinamiklerini beraberinde taşıyor. en doğrusu ne diye düşünmeye gerek yok. senin doğrunla yetişecek bu muhasebe de maalesef çocuk gelince yapılıyor. sanırım doğrusu da bu. yoksa kendimizle hesaplaşmaktan bir çocuk yapmaya asla kendimizi hazır hisetmezdik.
iyiki varlar. mutluyuz beraber. sanırım ağlarken keşke annem babam bunlar omasaydı diye aklından geçirmiyordur. evet ağlicak. çünki onun iyiliği için balkondan atlamasına izin veremem. ne yapalım bunun için ağlıyorsa da ağlıyacak. ben bundan rahatsız olmuyorum. dikkatini dağıtmaya çalışıyorum. önemsemiyorum. yoksa her ağladığında çok önemsicek kendini. temelde pozitif biri olmasına yardımcı olmaya çalışıyorum. son zamanlarda daha az ağlar oldu. hatta galiba artık ağlamıyoruz rutin günlük hayatımızda. tamam işten gelip 2 saat aç susuz onun için parklarda bende oynuyorum. hala hadi gidiyoruz dediğimde dudak bükmelere başlıyor bende dikkatini dağıtarak bir düzene alışmasını sağlamaya çalışıyorum. a hadi dondurma alalım kendimize diyorum. zaten yarı yolda olan bakkaldan sonra direkt eve gidiyoruz. iyice yorulmuş ve aç olan yavrucak bi banyo ardından yemek ve hoop yatak. ben mutlu o mutlu. evet açlık yorgunluk kum parkının pisliğne iş elbiselerimin mahfolmasına rağmen mutluyum çünki ben onu tüm ihtiyaçları ile kabul ediyorum.
Sermin :
25 Temmuz 2008 | 11:18Alpay bir baba olarak kararlılığın konusunda seni tebrik ederim. 1o yıllık meslek hayatımda hep görmüşümdür ki babalar annelere göre daha duygusal ve daha sınırsız büyütürler çocuklarını. babalar kıyamaz her ağladığında istediklerini alırlar ve çabuk yılarlar. Ha bir de dede ve anneanne,babaanne tabii. Arabada oturması konusunda aman boşver ayakta dursun demeyip de Erin’in ısrarla seni denemesine, aynı kararlılıkla tavrını koyman çok güzel. Eninde sonunda pes edecektir emin ol :))
Çocuk eğitiminde aslında insan psikolojisinde bir kural vardır. Olumsuzluk takısı aksine o eylemi yapması için insanı dürter. Ama bu çocuklarda daha belirgindir. Ayağa kalkma ya da ayağa kalkarsan seni alırım dendiğinde bu çocuğa direk “ayağa kalk” mesajını vermek gibidir aslında. ben hep velilerime şu öreneği veririm. “sakın ayağıma bakmayın” derim. o anda neler hissettiklerini sorarım ve aldığım yanıt hep aynıdır. müthiş bir dürtüyle ayağıma bakma isteği oluşmuştur :)) O yuzden hep yapmaması gereken şeyi değil de yapması gerekn şeyi söyledğimizde , çocuklar daha kolay disipline olabiliyorlar. olumsuzu görmezden gel olumluyu pekiştir! yaklaşımıyla durumun üstüne gidildiğinde çocuklar daha çok olumlu davranışlarının görülüp pekiştirildiğini farkettiklerine ona kanalize olurlar. söylemek istediğim ayağa kalkma yerine yerine otur demek ve kendiliğinden oturduğu zamanlarda onu pekiştirmek daha kısa yollu bir çözüm olabilir.
Ama gerçekten bazen herşey yazıldığı gibi olamıyabiliyor. Uygulamak ve çocuk eğitmek gerçekten zor ama çoook zevkli bir iş. Anne olunca anladım ki söylemek yapmaktan daha kolay.
Umarım bu yazdıklarımı bilgiçlik olarak algılamazsınız. yazıyı okuyunca çok hoşuma gitti. birkaç küçük öneri de bulunmak istedim nacizane.
Alpay :
25 Temmuz 2008 | 12:11teşekkür ederim deneyip gözlemlerimi paylaşacağım
alpay