Tatilin ilk durağı Bursa Cumalıkızık köyü.. Erin geçen sene de oradaydı ama pek hatırlayabildiğini düşünmüyorum ileride ise ikinci gidişi olan ilk yürüyüşünü de ancak fotoğraflardan hatırlayacaktır ama ruhuna,kişiliğine,mutluluğuna katılan faydaların enerjisi içerisinde hep hatırlanacağını ümid ediyorum..
Sabah saat 06:00; Erin programlanmış gibi uyandı. Normalde gece boyu artık emzirmeyi kesmeden kaynaklı uyanmayıp saat 06:00 da ilk emzirme seansı için dikilip sonra bir iki saat daha kestiren çocuk dikildi ayağa sanırım benim heyecanım yansıdı ya da farkında biryerlere gidileceğinin;15 gün için hazırlık 2 gün sürdü tabii evin içerisinde..toparlanıp feribotumuza yerleşip Bursa’ya doğru yola çıktık.
Köye vardığımızda kalacağımız evin bahçesine çöreklenip biraz karnımızı doyurup sonra Büyükbalıklı deresine doğru yola çıktık..yolun başında antrenmalı olduğumun ukalalığı ile Erin’i sırtımda ben taşıdım ancak ben şehir içi antrenmana sahip olduğumu yarım saat sonra anladım;ne de olsa hamilelik dahil 2 senedir uzun bir doğa yürüyüşüm olmadı..Erin’i Alpay’a teslim edip ben küçük çanta ile kendi çapımda performansımı arttırdım. Küçük beyimiz yerinden çok memnun mesut uzun süre çanta içinde yürüdü hatta 1 saat uyudu. İçimiz orada uyumasına elvermeyince güzel bir mola yeri bulup park ettik,biraz da kucağımda uyudu böylece kendini şarj etti.
Şarjı dolan minik oğlum çantada yürümekten sıkılmış olmalı inmek isteyerek kendi adına oldukça uzun mesafeler kat etti..Biz (Alpay,Erin,Ayça ve Gülay) küçük bir ekip olarak diğer hızlı ekibi bozmamak için onlardan ayrıldık ve dere yürüyüşünün başı sayılan yere kadar gelip Erin’i buz gibi Büyükbalıklı deresi ile tanıştırdık..sanırım bundan 7 sene evvel biz ( Alpay ve Ayça) dereyi keşfetmek üzere gittiğimiz bu köye böylesine heyecanlı bir miniği getireceğimizi hiç düşünmemiştik..bir adım geriye çekilip Alpay ve Erin’e baktım..ilk o dereye girdiğim yaşım 24!! Erin ise daha 1,5 yaşında değil ve ayaklarını sokuyor.. ve çok heyecanlı..dereye taş atıyor,sopa atıyor ve attığı en önemli şey ise kahkahaları ve meraklı bakışları..
Dönüşe giderken kullanmadığımız su yolunu kullanma kararı ile başladık.Su yolu bir tarafı çoğunlukla boşluk olan diğer tarafı yer yer geçmek için tek başına olan biri için bile kolay olmayan, aslında kolay bir yürüyüş parkurunun yürüyüşü yapan kişileri en tedirgin ettiği etabı..hele ki yükseklik fobisi olan ya da boşluğa bakmaktan sıkıntı duyan birine oldukça zorlayıcı olabiliyor,örneklerini yaşadık biliyoruz..Alpay sırtında çanta ve çantanın içinde Erin ile oradan geçme kararını alınca benim anne yüreğim pıtpıt atmaya başladı ama benim itirazlarım grup genelinde de kabul görmeyince yola çıkıldı..su kanalını bitirdiğimizde heyecandan ağladım!! Hepsi bu..ben hiç bu kadar tedirgin olup korkmadım sanırım doğa içerisinde..insanın yavrusunun kontrolü kendinde olmayınca hele de benim gibi bir anneyse!!neyse Alpay son derece rahat ve Kaan’ın yardımıyla Erin’i kanaldan geçirdi..Kendimi video kayıtlarında seyretmeyi düşünmüyorum hatta acaba imha mı etsem ?? ileride Erin’in tarafından geyik konusu olabilirim !! 😀
(Bu faaliyette doğa bebek fotoğrafçılığına soyunan Gülay’a bol şans ama Erin de fena yetişiyor ona göre armut uzağa düşmez di mi :P)
Velhasıl dallardan kiraz yiye yiye dönüş yoluna geçtik..dönerken Erin’i herkes taşıdı,herkesin eliden tutup bu güzel heyecanını paylaştırdı bize..ağzına kiraz sürmeyen oğlum bilmem kaç gr kirazı lüpletti.Dalından babasının topladığı dutları,mis gibi gözlemeleri,balıkları,ahududuları,erikleri yedi..kazları,kedileri kovaladı,gönlünce nefes aldı..
Akşam ise bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi amcası Eray’ın omuzunda gezerken sonlandı..çadıra girdik uyumak için ama kafa lambaları ile oynamak daha çok ilgisini çekti..sonra dışarıda herkesin sesi var,eğlence var,muhabet var..uyur mu?? Çıktık çadırdan..aslında içeride uyutmaktı amacım, uzun zamanlardır evde karanlıkta antrenman bile yaptılar Alpayla ama dışarısı daha çok cezbedince Eray’ın omuzunda sızdı kaldı..sanırım sabaha kadar kıpırdamadı bile!! ne zaman gözlerimi açsam eller teslim pozisyonunda sırtüstü uyuyordu..uyku tulumu biraz büyük olduğu için hareket edip aşağıya içine kaçar diye endişe ettik ama milim kıpırdamadı..sabah Alpaylar perfomans yürüyüşü yapmaya gittiğinde saat 06:00 olmuştu..çadırdan çıktığını duydum sonra gözümü bir açtım saat 08:00 ve Erin hala uyuyor!!
Çadırda uyanınca hiç değişik gelmedi Erin’e. Ben şaşırır belki diye düşündüm ama sanki her sabah çadırda uyanıyormuş gibi normal bir davranış sergiledi..yürüyüşten dönen sevgili babasının sesini duyana kadar çadırın içinde keyif yapıp uyku tulumlarımızı ve diğer eşyalarımızı topladık..Güzel bir köy kahvaltısının ( çok güzel değil kaldığımız yer artık bozdu..nerede benim Fatma ablamın mükellef kahvaltısı neyse ki Erin henüz bunun farkında değil peynir bile yedi dolmaları saymıyorum 😀 ) ardından Gelibolu’ya gitmek üzere köyden ayrıldık..
Bu sefer köyde hem pek fotoğraf çekemedim hem de çekmedim zaten yüklü bir Cumalıkızık arşivim var ama tam köyden çıkarken yakaladığım kareyi objektifime almasaydım olmazdı..
Dönüşte uyku saatini tam hedeften vurduğumuz Erin yolun 2/32lük kısmında uyudu..uyandığı yerde karşımıza çıkan kamyoncu lokantası (gerçi kamyoncu lokantaları ucuz olur bu adam ya kısa günün karı yaptı ya da çok kazıkçı: ayrana 3 ytl yazmış ama yoğurdu ve köfteleri mükemmeldi ) “Sülün Izgara”da öğlen yemeğimizi yedik..Erin ilk kamyoncu lokantası ile tanıştı hatta masasında altını bile değiştirdik traktör bulan direksiyon delisi vaha bulmuş gibi oldu..tıpkı bizim o sıcakta bulduğumuz bu lokantayı vaha olarak değerlendirmemiz gibi..traktörü yemekten sonra kullanma sözümüz ile bıraktı bırakmasına ama bozuk olduğunu düşündüğümüz ve gitmeyecek sandığımız alet tam Erin yemeğini bitirmiş kullanmaya giderken gözünün önünde çalışıp yol aldı.. Erin’in arkasından çaresiz,üzgün ve şaşkın bakışlarına ben dayanamayıp ağladım..evet ağladım çünkü bu kadar üzgün bakışları hiç görmemiştim olayı dramatize etmiyorum cidden çok üzüldü.. hayat böyle birşey Erinciğim..söz gördüğümüz ilk traktörü sana kullandıracağım ancak merakım şu ki sen ileride ne olacaksın??bu direksiyon manyaklığı ne ola??vites atmalar,sinyal vermeler…nooluyoruz ??
Rahat bir yolculuk ile beraber önümüzdeki iki haftayı geçireceğimiz babaanne ve dedemizin olduğu Gelibolu’ya ayak bastık..
İyi tatiller diliyoruz kendimize..
Yorumlar (8)
Ayse Sule :
17 Haziran 2008 | 15:06Ayca, ne guzel bir tatil gecirmissiniz! Sizin adiniza sevindim, kendi adimiza ise imrendim. Erin sizin gibi civil civil bir anne-babaya sahip oldugu icin cok sansli. Biz maalesef biraz yasliliktan biraz da tembellikten boyle guzel maceralar yasatamiyoruz oglumuza. Yazin sizin oraya kampa mi gondersem Kremalimi acaba? Kabul eder ve egitir misiniz benim yavru kurdumu da:))
Elif :
17 Haziran 2008 | 20:30Merhaba,
Sitenizi epeydir takip ediyorum.Benim de oğlum var, Ada 20 aylık.Erin ile birlikte yaptığınız aktiviteler çoğu kez ilham kaynağı oluyor bana.Tıpkı bu doğa geziniz gibi.Harika bir fikirmiş.Şehirdeki tüm park ve bahçeleri bitirdikten sonra sanıyorum bize de sıra gelmiş doğanın içine keşfe gitmeye…
Tekrar tebrik ediyorum cesaretinizden dolayı..Erin’i çok seviyoruz,bundan sonraki maceralarını dört gözle bekliyoruz…
Sevgiler
Elif&Ada
AyçA :
17 Haziran 2008 | 21:58Ayşe yaş kaç ki ?? 🙂 hani biz de pek genç değiliz aslında…:))şimdi yazmayım Alpay’ın yaşını ben 😛 kızmasın..teşekkür ederiz.. belki bir gün ufaklıkları toplu halde kampa götürürüz belli mi olur ?? biraz daha büyüsünler ama.. o zaman seve seve kabul ederiz.. şimdilik annesi babası olmadan biraz zor olur kendisi için bence 🙂
Elif merhaba, hoşgeldin o zaman.. teşekkürler.. biz hep aslında doğa sporları içerisindeydik şimdi Erin’i de bizim hayatımıza adapte etmeye çalışıyoruz…bakalım bir sonraki ne olacak ??:)
hayal :
17 Haziran 2008 | 22:03ne iyi ettiniz de geldiniz, hosgeldiniz 🙂
annevebebisi :
18 Haziran 2008 | 01:37Hoşgeldiniz:) Kendinizi özlettiniz 🙂
Çok güzel gezmiş, eğlenmişe benziyorsunuz, epoyu fulleyip dönmüşsünüz:) Ama dediğin gibi dönüş sonrası Erin için de senin için de biraz zor olur 🙁 Bu sefer de şehirdeki aktiviteleri takip edin, urban takılın;)) Kısa sürede atlatırsınız inşallah :))
Erin tam bir toddler olmuş bu arada. Traktördeki haline bayıldım, toprak ağası olmuş paşa:P İyi ki o su kenarından babasının sırtında geçmiş, anne yüreği kıyamıyor ama çocuklarımızın girişken olması, doğa ile iç içe olması için gerekli böyle şeyler.
Yaz bitmeden daha güzelinden bir tatil daha yapmanız dileğiyle :)))
AyçA :
18 Haziran 2008 | 10:19Aybalaım teşekkürler.. yarın görüşürü z;)
Esracım Erin gerçekten artık bebek değil 🙂 basbayağı bir çocuk .. ve haklısın anne yüreğini çıkartmak lazım çünkü onun gelişimi için böyle aktiviteler çok önemli .. ve bu faaliyetle beraber sonraki tatil ve doğa içiçeliği hem fiziksel hem de kişisel anlamda O’nu 15 günde 1 ay büyüttü .. sanırım Temmuz sonu bir kere daha kaçacağız ve daha sonra bir de Ağustos sonu… arada kampa da götürebilirsek bir iki yaylaya ne ala.. 🙂 İstanbul bir cehennem Erin için.. sizi oralar gibi serin de değil ki 🙁
tülin :
18 Haziran 2008 | 14:30Ayca,
tatilinize bayıldım Erin icin super olmuş.Çağan Deniz bir süredir Faranjitle mucadele ettiği için takip edemedim,Erin gercekten cok büyümüş.
Çocuklar için şehir hayatı tam bir hapishane olduğu için umarım planladığınız diğer gezilerde gerçekleşir.Darası bize 🙂
Ayse Sule :
19 Haziran 2008 | 12:43Ayca’cim yas kac diye sormussun. Sirf esin kendini belki daha mutlu hisseder diye acikliyorum, yoksa hic kolay degil bu gercegi ifsa etmek:)) Ben 39 yasindayim, esim 43. Biz gec evlenmis, gec cocuk yapmis, simdilerde ise bebeklerinin enerjisine ayak uydurmakta zorlanan yasli bir ciftiz:) Artik biraz o bize, biraz biz ona uyup, orta bir yerlerde bulusuruz diye umid ediyoruz:)
Sevgiler…