Cumartesi “dahi olunur mu doğulur mu?” ya da önce doğulur mu sonra olunur mu konulu panel için Einstein sergisinde bulunduk. Aslında bulunma sebebimiz sergi olsa da uzun bir süreyi panelde geçirdik. Bence/bizce konu hakkında modaratörün ayrıntılı hazırlanmamış olması ve doğaçlama yönetim yapmak istemesinden dolayı, içeriği, yönü, konuları itibarı ile havada kalan bir paneldi. Konuşmacılar dallarında iyi olan kişiler olsa bile Murat Birsel kelimeleri dahi tamamlamadan konuşmasıyla berbat bir moderatördü ve panel sadece çocuk eğitimi üzerine konuşmaya dönüştü. Dahilik ya da deha bir kenarda kaldı. Ebeveynlerin çocuklarının üstün yetenekli olması durumlarına nasıl hazırlanabilirler ve onların ilerlemeleri sırasında matematik problemlerini çözmelerine nasıl yardımcı olacağız haline dönüştü. Aslında yine de her zaman bilgi bilgidir diyerek gitmiş olduğum için çok da pişman değilim en azından bir pedagog görüşünün illa ki gerekli olmadığını, çocukta var olan ışıltıyı ne arkasından destekleyip ne de önünden koşarak değil sadece yanında durarak görebileceğimiz fikrimizi pekiştirmiş olduk.
Ancak anne ya da babada bir soru var ise çocuk ile ilgili uzman bir kişinin görüşüne başvurmanın yararlı olabileceğini bu durumda iki cevap alternatifi olabileceğini öğrendik. Bu alternatiflerden biri ” evet çocuğun sağlıklı kardeşim şu kitabı al bu oyunu oyna hadi git evine istersen 1 sene sonra görüşelim istersen hiç gelme” diğeri ise ” hmm evet burada seninde kafana gelen bu konuda bir sorun var şunu şunu yap haftaya gel”.. Ama tabii burda ticari kaygı amaçlı problem varmış gibi davranacak olan doktorlardan korunma yolları yine aklın bir kenarında olması gerektiğini düşünüyorum yani kafada bir soru var ise uzmana danış yoksa çocuğu izle, yanında yürü, isteklerine zevklerine kör sağır olma kendi hayallerini çocuğun hayalleri yerine koyma, kendi sorunlarını, problemlerini çocuğunmuş gibi hissettirme.. yani “4 göz ve kulak çocuğu izle kardeşim”i bir kere daha gördük ve sergiyi gezmeye devam ettik.
Bir de ikisi İnanç Türkeş Özel Lisesinden olmak üzere üç tane üstün yetenekli çocuk da panele konuk oldu. Liseden olmayan 16 yaşında keman çalan bir çocuktu hoş bir dinleti yaptı, kendisi 5 yaşında kemana başlayıp 8 yaşında ilk konserini vermiş v.b başarılara imza atmış. Diğer iki çocuğun yeteneklerini bilmiyoruz ancak daha önce çalıştığım eğitim sektöründen tanıdığım İnanç Türkeş’te üstün yetenekli çocuklar tam ya da kısmi bursla eğitim görüyorlar.
Reklama girecek belki ama Doğuş power plaza oldukça güzel tasarlanmış, aktiviteleri bol bir alan ancak konferans salonu halini aldığı zaman yakılmış olan mor ışıklar izleyiciyi – bence- yoruyor zira kafama giren ağrı yüzünden sergiyi tamamlama kalitem azaldı. Sergi muhakkak gidilmesi gereken sıradışı bir çalışma olmuş. Ama Alpayın gerek kişisel ilgi alanları gerekse daha önce bilim şenliğinde çalışmış olmasından kaynaklı biraz farklı izledik biz bu sergiyi. Bilim Şenliği kapsamında Taşkışlada senelerce tekrarlanan etkileşimli öğrenme modülleri şimdilerde Şişli Belediyesi bilim merkezinde devam etmekte. Tabii İzmirdeki uzay kampı da bunun bir başka uzantısı. Bunların zaman içerisinde kesinlikle gezilmesi veya desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Alpayın tabiri ile “bizi bilim kurtaracak” :)Deneyler ve tasarımlar güzel olsa da anlatanlar biraz zayıf kalmış üniversite öğrencisi olan fizikçilerdi ya da günahlarını almayayım günlerdir gün içerisinde aynı şeyleri konuşmaktan yorulmuş olma ihtimalleri yüksekti 🙂
Son not : Sergi 2 Marta kadar devam ediyor …
Günü hazır başbaşa bulmuşken Alpayla oradan uzandık Taksime.. Cumhuriyette birkaç duble atıp Beyoğlunda gecenin içinden geçip evimize dönmeye.. gün içerisinde 11 saat kesintisiz gezmek neymiş yeniden hatırlamaya 🙂
Tabii bu kadar mutlu mesut gezmişken Ayça kavga etmeden döner mi ? ı-ıhh:
Gece tutan tatlı krizim bizi Pera künefeye doğru sürüklerken kaderin ağlarını ördüğünü pek tabii fark edemedik: Pera kapanmış.. o zaman “Özsüt te sufle yenile” dendi.. “ahaa pek tabii ” diyerek önce zorla yer bulup oturma işlemini başarıp sonra suflenin kalmadığını öğrendiğimizde hala bu ağları görememiş olmaktan dolayı kendime sinir olmadım da değil aslında.. inatla kalmış tatlıları söyleyip yemek uğruna bir savaş verdik ki … sorma gitsin bir durum..o da ne Alpay’ın kazandibi bir dip ama kazanın değil.. iğrenç tatta birşey .. ” şeeey garson beyy eşim bu kazanın olmayan dip gibi şeyi beeenmedi lütfen ama bunun yerine başka bir şey sunar mısınız ??” zarafetinde sorduğum soru önce peki denilerek cevaplandı arkasından geçen 5 dakika içerisinde yarısı bitmiş olarak masamıza kadar gelen tatlının aslında bildiğimiz kazandibi olmadığını bildiğimizin adının” tavukgöğsü kazandibi” bunun yalnız ve tek başına kalmış ve de bedbaht bir kazandibi olduğunu aradığımız tavuk parçalarının bize başta kalmadığı söylenen diğerinde olduğunu bu kazandibinde ise bir sorun olmadığın iade alamayacaklarını kulaklarımı aça aça dinleyip ” nassıı yani” diye sessizce kükredim..istersem müdürle görüşebileceğimi söylediler önce “hayır” dedim ama o yarısı yenmiş dip şeysi masaya bırakılınca kaptığım gibi müdür olduğunu iddia eden adamın kapısına gidip artık zarafeti kibarlığı falan üst katta bırakıp giriştim. Ben müşteriyim ve ürünü beğenmedim beğenmediğim şeye para vermeyeceğim..eğer farklı bir ürün ise adı farklı olsun ya da garson beyciğiniz bunu başta ifade etsin.. yerine başka tatlı yemek istemiyorum aynısından hiç istemiyorum ayrıca sizin ve garson beyciğinizin kaşıkladığı ve afiyetle yuvarladığı tatlıyı masama da bırakamazsınız bu nassı bir davranıştır ahanada yazacağım bunu deyip medya tehdidi ile hesaptan hakkımı aldım!!! Yazacağım demiştim sayın gece sorumlusum.. yazdım işte..:)
Not:Şube Beyoğlu’nun girişte olanı
“Oh beeeaa rahatladım “hafifliği ile Taksimden Harbiyeye gık çıkartmadan yürüyüp arabamıza binip evime geldim.
11 saat Erinden ayrı kalmanın özlemi ile önce üzerime sinen iğrenç sigara kokusundan arındım sonra anneannesinin uzun bir süre elektrikler kesinlince öğrettiği “iii doodduunn Eriinn” provası amaçlı mum üflemesini tekrar tekrar seyrettim.. yakıp yakıp üflettim…
[youtube width=”360″ height=”240″]http://www.youtube.com/watch?v=6TRKMx8x8Po[/youtube]
Ne de burnunda tütüveriyor insanın evlatcağızından böyle ayrı kalınca tüm gün ..
Yorumlar (9)
annevebebisi :
25 Şubat 2008 | 02:44oooo mum ufleme islemi tamam;)) Geriye bir tek dooom gunu ve pastasi islemi kaldi yasassiin 😛 Bu arada ne kadar az kaldi yaa doom gunune, inanilmaz!!
O seyi kasiklayip masaniza geri getiren garson ve mudure diyecek bir sey bulamadim!!!
Ustun zeka ile ilgili konu acildiginda aklima hep Elif Safak’in bir yazisi geliyor:)
http://makale.turkcebilgi.com/kose-yazisi-91599-elif-safak-hamilelik-boyunca-havyar-yersem-cocugum-zeki-olur-mu-doktor-bey.html
Turkiye gibi bir ortamda dahi olmak pek akil kari is degil galiba 😛
Archi*Sugar :
25 Şubat 2008 | 03:42Tatli maceranizi okurken basim dondu valla. Gecmis olsun. Insan tatli yiyicem diye yola cikiyor kavga edip donuyor valla. Bizim de basimiza gelmedi degil.
Mum ufleme isine bayildim. 🙂
Sadece ustun zeka icin degil, her konuda bebegi izlemek, onu tanimak cok onemli. Bence bebegin en iyi doktoru yine annesi…
Sevgiler
🙂
Esra
Lezzet Aşkı :
25 Şubat 2008 | 10:45Ben de Esra’ ya katılıyorum…Bebek sadece zeka değil her konuda izlenip desteklenmeli. Üstelik zekanın birçok çeşidi var…Marifet zeki olmakta değil bu zekayı kullanıp akıllı olabilmekte. Sanırım çocuklarımıza asıl öğretmemiz gereken bu…Tatlı maceranızı hayretler içinde okudum. Erin’ in mum üflemesine bayıldım…Sevgiler…
ebru :
25 Şubat 2008 | 12:50“Merhaba Dünyalı” diye bir film izlemiştim,çok da beğenmiştim 🙂 O filmdeki çocuk uzaylı olduğuna inanıyordu,netice itibariyle filmin bağlandığı noktada kurulan bir cümle beni çok etkilemişti..”Her çocuk bir uzaylı,o dünyayı keşfederken ona insanlığı öğretecek olan bizleriz..” Bunun gibi bişeydi,Erin’in sevincini,şaşkınlığını ve mutluluğunu görünce aklıma geldi,ne güzel bir tanımlaydı aslında her çocuk bir uzaylı tanımı..
AyçA :
26 Şubat 2008 | 14:52Esracım evet artık bir pasta kalıyor geriye pastacirapo teyzemiz bu konuya el attı ..
Yazı için teşekkürler :))
Çocuğum mutlu olsun benim için en büyük slogan gerisi boş:))
Esra bende sürekli böyle kavga etmekten hoşnut değilim ama asosyal olacağım bundan endişe ediyorum sokağa çıkmak gelmiyor bazen içimden .. bebeğin en iyi doktoru annesi bundan hiç süphem yok
LezzetAşkı sana da katılıyorum zekanın çeşidi bol illa matematik çözen çocuk zeki diye bir durum söz konusu değil.. ama bizim ülkemizde eğer çocuk fen dalında başarılıysa zeki ilan ediliyor ki bunu eğitim sektöründebulunduğum dönemden çok iyi biliyorum.. üzücü tabii.. umarım altından kalkarız bunun
Ebruşkam çok değişik bir balış açısı bu :)) insanlığı öğretirken umarım iyi birşeyler öğretiyoruzdur zira zaman zaman dünyaya baltığımda insanlığımdan utandığım konulara sıkça rastlıyorum:((
ebru :
27 Şubat 2008 | 14:21sen çok tatlı ve iyi yürekli bir annesin;bilincin,sevgin,sabrın yaa sana denecek o kadar çok şey var ki..herşeyiyle Erin’i çok iyi yetişrtiriyorsun bunu görebiliyoruz o güzel postların sayesinde..keşke herkes senin gibi insanlığını sorgulayabilecek kadar kendiyle barışık ve eleştirmeyi biliyor olsa kendini..ne güzel işte demek ki bunlar Erinciğinde olmayacak 😉 nazarlar değmesin sizlere Erin hep mutlu ailesiyle olsun.öpüyoruz ikinizi de çok tatlısınızz..
bu arada blogrolluma ekledim sizi,bilmenizin mutlu edeceğini düşündüm 🙂
AyçA :
27 Şubat 2008 | 17:16ayy yaa ben seni başka ebru zannediyordum ebruşkam diyorum :)) teşekkür ederim 😳
siten ne peki ?? biliyor muyum acaba bilip de soruyorsam utanacağım yine 😳
ebru :
27 Şubat 2008 | 20:54http://www.klamorine.blogspot.com bildiğini sanmıyorum utandırmam seni yani 🙂 aa bende sevinmiştim ebruşka yı görünce,neyse…
AyçA :
28 Şubat 2008 | 00:27Bilmiyormuşum.. teşekkür ederim bakacağım şimdi 🙂 Ben kendi arkadaşım Ebru zannettim mail adresine de bakmadım hiç.. aslında diyorum yazı tarzı benzemiyor diye kendi kendime :))