Yemişim 2000 fotoğrafı editlemeyi yahu.. 10 dakika daha bekleyebilirler..
bir “nefes” aldım dün gece
yazmalı
yazmalı
nereden başlamalı
Dave Stringerle ilk tanışmam çok uzun değil. Kimi şimdi “O kim?” der kimi de “yuh! daha yeni mi keşfettin” olarak dile getirebilir durumu. Zamanın önemi yok: tanıştım işte. Tam da o vakit yurduma geldi.
Yazın ortasında, rüzgarın yağmuru işaret ettiği bir pazar sabahı yollara dökülüşüm, onun sesiyle, müziği ile esas olanı taşıyan bedenimden yine esas olanı serbest bırakmak içindi.
Küçük bir salonda, dolu dolu insanların terinin neminin havada birbirine karıştığı o dakikalarda, batılı bir adam, doğulu bir müzik ile o nemi dağıtıp, kim olduğu önemsizleşmiş bedenlerin üzerine sihir gibi uçurduğunda “Urdhva Hastasana” diye yukarı kalkarken, camlardan akan yağmur damlalarının alnımdan akan ter damlalarına düşürdüğü gölgeleri ve önünden geçen tütsünün dumanını hatırlıyorum o günden.
Bir büyü gibiydi, hiç bu kadar “romantik” yoga yapmamıştım.
Bu tadı damağımda hala taşıdığım o günden beri deliriyorum bir kere daha olsun diye !
….
Ve ikinci perde açılır..
yine İstanbul yazın ortasında yağmurla serinlemektedir dışarıda..
Fonda Birol Topaloğlu..Didou Nana demektedir..
Lazca bir ezgi, üzerinde mavi saten elbisesi ile Hinti bir kız, İstanbul’un ortasında bir sahnede ve ortasında belirir. Mavi etekleri uçuşurken yaptığı batılı dansın içinden çıkan sadelik, o pazar günü bedenlerimizden çıkan nem kadar gerçektir.
Tüyler dikilir.
Bitmesin istenir o sahne.
Camdaki yağmur damlaları gibi, o gün gibi, akmasın gitmesin bitmesin istenir..
akar gider biter..
kulağımda bir didou nana kalır
damağımda bir pina baush
keşke gitmeseydin be kadın..
daha kim bilir ne güzelliklere gebeydin!
sade, basit, güzel…
o esas olanı taşıyan bedenim oturdu seyretti de yine o esas olan kalktı gitti sahneye, kolların arasında gezindi, sahnenin ortasından akan şelalenin sularının içinde dans eden o adamın yanında döndü, sonra koşa koşa yerine geldi, evine döndü, uyurken hep dans etti dans etti ..
yine de iyi bir dans izleyicisi var ya.. bu da yeterli ..
hayat; olduğu kadar…
Yorumlar (5)
Papatya Papadopoulos :
23 Haziran 2010 | 12:33Krishna Das’ı da seversin o zaman… bulursan bir dinle bak…
Ben ipod’ta dinlerken sanki yürümüyorum, uçuyorum 🙂
http://www.krishnadasmusic.com/
AyçA :
23 Haziran 2010 | 12:53bir bakim :=))sen de dave stringer indir ipoda koy :=)
berna :
23 Haziran 2010 | 14:23Oooo, çok güzelmiş Ayça…
Sermin :
23 Haziran 2010 | 17:17Çok ama çok eğlenceli görünüyor gerçekten Dave Stringer’la yoga. İstanbul!!! Ah İstanbul. Biz Ankara’da bu tür organizasyonlardan sizler kadar yararlanamıyoruz :(((
zühal :
24 Haziran 2010 | 13:43Ben de Pina Baush u seyredebilmiştim 2003 te hem de AKM de…çok yakışmıştı o atmosfere… ışıkla dans ediyordur şimdi 🙁