Sen son günlerde hızla öğrenmeye başladın biz şaşkınlık içerisinde seni seyrediyoruz. Ben “ne zaman acaba karşılıklı konuşuruz?” diye sorarken o günler geldi çattı sanırım.
Gelip yanağımızdan “fıstık yap” dediğinde makas alıyorsun, “merhaba” dediğimizde elini uzatıyorsun, yemekten sonra “dişlerini fırçalayalım mı?” dediğimizde banyoya koşuyorsun,bütün sandalyelerin tepesine çıkıp kendini oturur pozisyona sokuyorsun,kafanı gözünü artık daha çok morartıyorsun,”hadi korkut bizi” dediğimizde “bööö böö” diye göbeğini çıkara çıkara korkutuyorsun,şaçlarını gözlerini burnunu her yerini gösteriyorsun,”ayağım üşüdü hadi terlikleri getirde giydir” dendiğinde terlik getiriyor sonra da gidip aynı renk olanını bulup diğer ayağımıza giydiriyorsun,”araba nerde” sorusunun cevabı etrafta bir araba bulup “brrr” olmaya başladı, yoga minderinin üzerinde babanla spor yapıyorsun,Hüsnü beyi , Cabbarı ve benim isim taktığım tüm oyuncaklarını adlarıyla tanıyorsun,ne oynamak istediğini anlattığına ek olarak eğer biz o oyuncağa ya da gösterdiğin yere bakmıyorsak suratımıza bir şaplak atarak kafamızı o tarafa çeviriyorsun,karnın acıkığı zaman anlatıyor eline bütün elmayı verince ısıra ısıra keyifle geziyorsun hatta armut elma torbalarını görünce “mammmaa” diye ısrarla istiyorsun hele bir de senin yemek saatin dışında birileri birşey yiyorsa vay haline hemen numaradan mırmırlanmaya başlıyorsun ve ilk defa iki kelimeli bir cümle kurdun: köpek uyuyor dedin: “ovvov ee ee ee”, O “ovv ovv” uyanık olduğu zaman artık yanında durup kendisine şiddet mertebesinde cici yapıyorsun ve sevgili köpeğimiz Reçel’in sana sesi çıkmıyor ama sen ısrarla o psikopat kedi Miu’yu Reçelden daha çok seviyorsun, sadece Miu değil tüm kediler senin sevgin kapsama alanına daha çok giriyor ancak kuş sevgini henüz geçemediler unutmadan bir de karganın” gaaa” dediğini keşfettin :)Bu hafta beraber oyuncak müzesini gezdik ve sen bütün oyuncaklara özellikle tepedeki balonlara ilgi gösterdin, vitrin arkasından hepsini ellemeye çalıştın.
İstanbul’a son birkaç yılın en çok karı düştü ve sen ilk defa karda yürüdün, elledin ve kardan adam gördün.
1 yaşına doğru hızla ilerliyorsun. Bu sabah aynada sana baktığımda artık bir çocuk gördüm; ne istediğini bilen, anlatan, yapan. Evde pıtır pıtır dolanıp bulaşık makinesinin içerisinden çatal kaşıp yürütüp kaçan, saklambaç, yakalamaca oynayan yakalanınca çığlık çığlık bağıran, hep gülen arada numaracı ağlama yapan sevimli, yaramaz, oyuncu bir çocuk.
Senin uyandığın zaman sırtını, bacaklarını ovmamı isteyen hallerini, yataktan çıkmak istemeden mırmırlanmalarını çok özleyeceğim; bu hayatın pause düğmesi yok mu arada daha çok tadını çıkartmak için ya da geri sarma düğmesi tadını çıkartamadıklarımı doya doya içime çekmek için??…
Yorumlar (19)
y :
19 Şubat 2008 | 18:32maşallah maşallah nazar değmesin çok zekiymiş 🙂
köşenin delisi :
19 Şubat 2008 | 19:18Canım Erincim ne kadar büyümüş 🙂 Ne güzel anlatmışsın yine 🙂
Seren :
19 Şubat 2008 | 21:15Ne guzel gelismeler bunlar :o) Tahmin edebiliyorum, zamani durdurmak istemeni.
Demek 1 yasina geliyor artik. Ne cabuk geciyor su zaman. Her anin keyfini cikarmak lazim!
sebnem :
20 Şubat 2008 | 00:06ben bu adamın(adam erin oluyor) fan’ıyım.itiraf ediyorum!!!umarım erin bu pozitif enerjisine tüm hayatı boyunca sahip olur. kendı oğluşum apayrı ama Ayça; Erın’ın yaptıklarını okuyunca da pek bir keyifleniyorum!biz sizi 2 ay kadar geriden izlediğimizden başımıza geleceklere heyecanlanıyorum seni okudukça.şu pause düğmesinden ben de hep keşke olsa diyorum.ve geçirdiğim tüm dakikaları beynime kazımaya çalışıyorum,hatta her akşam eşime bir önceki ay Keremın yaptıklarını hatırlatıp gülüyorum.
hadi yarın görüşürs
yasmin iris y. rostomyan :
20 Şubat 2008 | 01:17Merhaba Sevgili ‘Anne Ayca’,
bu yorum hanesi disinda sana nasil ulasacagimi bilemedim zira ilk kez yaziyorum ve aslinda kasim ayinda bu blogu kesfettim,oncelikle bu zevkli blog icin seni tebrik ediyorum. Bu kadar dogrucu,samimi,insancil,saf,hem gercekci,hem de hayalperest masal gibi olunabilir. Erine de tebrikler, masallah cok tatli bir bebek… Benim haftaya 2 olacak ikizlerim var bir kiz bir oglan. Ruya gibi geliyor, pauseyi ben de istiyorum!! Bu hizlandirilmis kursumu nasil yavaslatabilirim bilemiyorum. Bir alamete binmis gibiyim iki senedir, ama cok guzel duygular yasaniyor… Neyse fotograf icin bir fikrini almak isterdim, bana mail atabilirsen sevinirim. Bu arada tanismiyoruz ama ortak bir arkadasimiz Marcellonun annesi Tulay benim eski is arkadasimdi, ona da buradan selamlar…
Didem :
20 Şubat 2008 | 09:55Artık güzel günlerin başladı Ayça, sana cevap vermesi , demek istediğini el hareketleriyle seslerle anlatması, artık yavaş yavaş bebeklikten çıkıp küçük erkek olmaları insanı çok heyecanlandırıyor.
Kar bizde büyük coşkuyla karşılandı kardan adamlar yapıldı, karlara yatıldı Allaha şükür hastalanmadan da bitti.
Aslında her günümüzün tadını doya doya çıkartmak lazım geri dönüşümüz sadece çektiğimiz kamera görüntülerinde oluyor.
yabaneriği :
20 Şubat 2008 | 10:10ohh be dedim..sonunda yazdı da bende nemocuğumdan haber alabildim..büyüdü be bizim küçük adam..daha dün senin koca göbeğine bakmıyomuyduk biz burdan..ne çabuk geçti bir yıl..
bide spor yapıyormuş ha :)) Eee anasının kuzusu..
az yürütmedin sen de onu Belgrad ormanlarında..
kocaman öpücüklerimizi gönderiyoruz mucizemle Erin abisine..
SABAHNUR :
20 Şubat 2008 | 10:32Erin tam bir toddler olma yolunda.. Bulasık makinesinin kapagına cıkıp ust rafı da dagıtmak istiyor mu?:))
ayruca Erin, bu kadar dikkatli ve becerikli bir annesi oldugu için de cok sanslı.
sevgiler
AyçA :
20 Şubat 2008 | 12:43**y .. zekilik mi bilemem ama etrafı çok kalabalık bir çocuk erin sanırım bu kadar kalabalık olması öğrenmesini hızlandırıyor bir de doğduğundan beri çok çok konuşuyoruz onunla.. 🙂 teşekkürler
** Delicim sağol.. özledik sizi biliyorsun 🙂
**Seren sen de göreceksin inan .. ne kadar kaldı ?? bu aralar geliyor olmalı 😉
** Şebnem teşekkür ederim duygularını bu kadar güzel anlattığın için Kerem de aynı şekilde olacak ve o zaman daha çok keyif alacaksın.. hem de beraber göreceğiz bu dönemini bu küçük adamların, bende bundan keyif alacağım 😉 öğleden sonra görüşürüz ..
** Yasemin merhaba, 2 yaşınızı şimdiden kutlarız daha nice sağlıklı 2 seneler sizin olsun..fotoğraf için nasıl bir fikir almak istediğini anlamadım bana ayca@pandul.org adresine bir mail atarsan seve seve bildiğim noktalarda fikir verebilirim.
** Didem valla bu sefer aramak istedim ama hava muhalefeti dolayısı ile evden dışarı çıkmadık artık güzel havalar gelsin Bora abimizi görmek istiyoruz.. hem artık anlaşırlar da belki ..
** Erik teyzesi ve minik mucizesi.. sizin de aynı şeyleri yaşamanız için dualarımız sizinle biliyorsunuz.Daha dün gibi koca göbeğim gerçekten bende düşündükçe bu iki seneyi nasıl hayal gibi geçirdim anlayamıyorum.. eh armut dibine düşüyor ama belki bu anne denen Ayça insanı oğlunu biraz örnek alır da eskisi gibi spora başlar yarım yamalak yapmayı bırakıp.
**Sabahnur henüz üst katı keşfetmedi alttaki çatal kaşıklar ile uğraşıyor 😀 becerikil anne demişken seni de gözden kaşırmıyorum tığla oyuncaklar ev ayakkabıları .. bende o ayakkabıdan yapmak istiyorum bakalım senin kadar becerikli olabilecek miyim ?
Herkese sevgiler..
burcu demirel :
20 Şubat 2008 | 17:35erinin ayagindaki naylonlari gorunce koptum gulmekten 🙂 cocuklugum geldi birden aklima, annem de bize giydirirdi :))) ne cabuk gecti zaman yaa.. 1 yasina mi giriyo bu canavar? herseyi doya doya yasiyor, goruyor, guzel seyler ogreniyor sizin sayenizde..
su pause dugmesine katiliyorum ama geri sarma olayi pek cazip gelmedi, uykusuz geceleri dusununce 🙂
hülya halası :
20 Şubat 2008 | 20:08Evet evet bu hafta görüşelim, bu ne yaa aynı şehirde yaşıyoruz göyaa, okurken gözlerim doldu be. Çok özledim bende hepinizi. Nasılda kızarmış yanakları karda oynadıktan sonra. Ne güzel bi çocuk bu alla-hım yaa. MAŞŞALLAAH..
AyçA :
20 Şubat 2008 | 21:35Burcu baktım kar ayakkabıları yakacak derisini yani üstüne buzdolabı poşeti geçirdim en üstüne de çorap .. acayip iyi oldu 🙂 hiç ıslanmadı ayakkabılar da ayaklarda.. valla 1 yaşına çok az kaldı beni de anlamıyorum ama bir heyecan sarıyor bu arada..belki de bizim gecelerimiz çok uykusuz değildi diye yazacaktım ama biraz önce Alpay “ya ne zordu ilk zamanlar ” dedi.. ben unutmuşum sanki baştan yaşayabilirmişim gibi 🙂
Halacım tamam o zaman .. cumartesi ben einstein sergiye gideceğim akşama müsaitiz galiba .. aynı şehirdeyiz sözde tamam da yorumlarda program yapmak daha garip geldi şimdi 🙂 telefonlaşsak 😛
gözlerinin dolmasına gelince: eh serde balık olmak var galiba mı??:) 😉
Elif TEPE :
21 Şubat 2008 | 11:54Ayça’cım, daha nice güzel heyecanlar yaşamanız dileğimle..
AyçA :
21 Şubat 2008 | 12:49Elifcim seninki kadar heyecanlı olabilir miyiz ?? sırf adrenalinsin 😛
Tebrik ederim tekrardan.. her sene gençleşiyorsun .. kaç sene daha gençleşmek istiyorsun :))
Elif TEPE :
21 Şubat 2008 | 13:05bi arkadaşım tuttu “atom karınca” dedi, sevdim tanımını.. hayatıma bakınca evet,her dakikası hareketli.. ama alışmışım, hiçbir şey yapmadan geçirdiğim nadir zamanlar olursa eksiklik hissediyorum:)
bu arada her yeni çocuk insanı biraz daha gençleştiriyor(muş) sana da tavsiye ederim:)
Archi*Sugar :
22 Şubat 2008 | 03:58O hos anlarda ben de ayni seyi dusunuyorum bazen. Bir dugme olsa da su ani durdursam. Asla bugune geri donmeyecegiz… O kadar cabuk buyuyorlar ki Ayca, her gun onlari goren biz bile hayrete dusuyoruz… degil mi? :-S
pinarbk :
22 Şubat 2008 | 15:32Doğadaki en büyük mucize insan.
Yaşadığım hiçbir anı unutmamak istercesine bakıyorum Duru’ya ama eski resimlere baktığımda da şaşırmadan edemiyorum. Aaaa ne kadar küçükmüş diyorum.
Hep böyle sevgi dolu, saf ve temiz kalsınlar ve dilerim öyle bir dünyada yaşasınlar…
Açalya :
22 Şubat 2008 | 20:45Büyüdükçe böyle anlar artıyor değil mi? iletişim başladıkça herşey daha da kolay ve zevkli.
Bu arada ben onun naylon torbalı ayaklarını yerimmmm.
Doğum günü ne zaman Erin’in?
emel :
28 Şubat 2008 | 19:07Merhaba,
Siz zaten biliyorsunuzdur ama googleda bir kitabı araştırıken buldum sitenizi ve hemen bağımlılık yaptı bende tatlı Erin.
Bu yazınızda bir gerçeği farkettim. Benim oğlum henüz 4 aylık ve ben simdiden her anını hafızama kazımaya çalışıyorum. Kim bilir 1 yaşında bunun kaç katı kadar özlemlerim olacak. Evet hayat akıp gidiyor ve geri dönüşü yok. Her anı doya doya yaşamam gerektiğini bir kez daha hatırlattınız bana.Teşekkürler.
Sevgiler