Akşam üzeri kapıyı kapatıp Erin’e “baş başş” yapıp kendimi d*t kesen soğuğunun içerisinde yollara attım.
Şehrin göbeğinde oturmaktan çoğu zaman şikayet etsem de genellikle faydalarını kullanıyorum.Bencil bir ilişkimiz var bu İstanbul ile aslında.. aşk gibi derim hep ben İstanbul sevgisine.. uzaktayken özlenen yakınındayken dırdırlanan bir duygu kaplar içini insanın ya da bana öyle gelir.. işte bu bencillikte- kendim için severim ya bu şehri- kullanıyormuşum hissiyatı verdi dün akşam yine; en yakın dans gösterisine 10 dakika uzaklıkta olmak kıskıs güldürdü beni trafik canavarına karşı.
İşte dün akşam da burada oturduğuma şükrettiklerimden biriydi – hani hep bu kadar şehir merkezinde hatta İstanbul’da yaşadığıma saydırırım- .
Hızla gidip biletimi aldıktan sonra soğuğa ve “aman tanrım kar kaplayacak heryerleri adım atamayacağız”uyarıları beynimde dolanırken ben Beyoğlu’nun tadını çıkarttım.Önce biraz kitapçı gezdim sonra Kızılkayalarda küçük bir akşam yemeği ve sıcak bir kafede dergi okuyarak kahve.. ne zaman var ki hayallerimdeydi ve sonra gösterinin olduğu yere attım çantamı.
Dans etmeyi özlemişim: çıkışta yoğunlukla hissettiğim buydu.Sadece seyretmeyi değil yani. Hoş gösteri neydi pek anlaşılmadı tarafımdan: bir kaç dansçının artık modern mi ?? çağdaş mı?? ya da dans tiyatrosu mu neydi anlayamadığım üstelik bir manifestosu ya da daha alçak gönüllük ile bir “ne yapıyoruz?”u olmayan bir sahne performansıydı izlediğim. Beni çeken kısmı fiziksel engellilerin de performansın içerisinde olduğu yazısıydı ancak ben pek göremedim..sanırım bir reklamasyon hatası var bu durumda.
Dansçıların arasında bir de çekik gözlü bir arkadaş vardı, 3 dakika boyunca sadece vücudunu titretti, iki havadan uçup yere indi ve bana “yahu hocam dışarıda beben ve karın var ve sen bu ülkede 3 dakika vücut titreterek o bebenin karnını nassı oluyor da doyuruyorsun?? biz mi fazla mükemmeliyetçiyiz??” sorusunun cevabını dönüş boyunca arattı durdu.
Çıkışta ne kar vardı ne yağmur; sert bir rüzgar ile yine bindim otobüse 10 dakikada evimdeydim.
Erin babasıyla iyi vakit geçirmiş hatta ben 10 dakika daha geç gelsem neredeyse uyuyacakmış. İkimizde alıştık bu ayrı kalma durumuna; Alpay da..teşekkürleri kendisine borç bilirim.. peşin peşin bir kaç tane daha edeyim.. benim süt saklama kaplarımdan türettiği araba, top oyunlarından beraber oturup mandalina yeme yarışına, koltuğa ip bağlayıp “düt dütt” diye evin bilimum yerlerine yolculuğa çıkmaya kadar çeşitli oyunları yarattığı için ben kendisini yılın uyudurma oyuncu babası seçtim.Bu uydurma oyuncu babası iyi birşey. Bir oyuncağın fonksiyonu dışında nasıl kullanılacağını düşünmek ve bundan bir oyun üretmek oldukça zor bir zanaat. Ben beceremiyorum: top yuvarlanır, kutu kapağı kutuya kapatılır, kitap okunur,sandalyeye oturulur.. bende düz işliyor her mantık.
Bu hafta 2 gün daha Bilent “çalışır mısın?” dedi e bende “tamam o zaman madem alıştık hadi bakalım çalışayım” dedim.
Erin uyuduktan sonra bir de film izledik.Lions for Lambs.Amerika’nın politikaları üzerine oldukça sıkıcı bir film.
Not: Dans grubunun adı RemDance Proje topluluğu!!
Yorumlar (8)
mesecina :
29 Ocak 2008 | 19:08dans kısmını almasam da olur ama taksimde birşeyler atıştımak, cafe de birşeyler okumak ciddi anlamda özendirdi beni, daha güzel molalarında olsun inşallah. Ama bu yorumun amacı eşini tebrik etmek, erinle iyi vakit geçirip sana bu mola imkanını sağladığı için…
Merve Egeli :
30 Ocak 2008 | 14:07Ayçacım,
Senin adına çok sevindim, mola alıp safi kendin için hoşuna giden birşeyler yapmak çok iyi gelmiştir eminim. Alpay da tebrik ve takdiri hak etmiş gerçekten…
Bu Bilent’e bozulmaya başlıyorum fakat, mecbur mu bizim plan yaptığımız günleri seçmeye? Olmuyor yani, 2’de 2 isabet ettirdi kastı varmış gibi.
Şaka tabii bu takılmam, sen çalış,keyif al,kazan. Elbet bir günü denk getiricez 🙂
Sevgiler
pinarbk :
30 Ocak 2008 | 14:25Kulağa çok hoş geliyor tek başına sokaklarda dolaşıp birşeyler yapmak. Bazen biz de Duru’yu anneme bırakıp kendimizi caddeye atıyoruz ama ben hep çok önemli bir şeyimi evde unutmuşum gibi hissediyorum. 😉
Sevgiler…
duygu :
30 Ocak 2008 | 14:56Esini gonulden tebrikler…. Hem oglusunuzla iyi vait geciridigi hem de seni seninle birakip rahatlattigi icin…
sevgiler
AyçA :
30 Ocak 2008 | 22:08Alpay çok içlendi “yahu ilk defa mı bakıyorum 15 günlükken bayılıp uyuduğun gecelerde gazını kim çıkartıyordu,doktora randevun varken ofise kime bırakıyordun” diye 🙄
Şaka bir yana kafam aklım evde kalmadan ilk defa 3 saat kendime böyle bir mola verdim yanlış anlatmışım ..
Mervecim Duygunun da olduğu bir zaman denk getirmeyi dilerdim 🙁 kısmet işte 🙂
gunes :
23 Haziran 2008 | 19:49Merak ettim,
izledigniz dans gösterisinin adı neydi.. ?
Cagdas sanatcılar kendi manifestolarını yazarak turk film gibi is yapmak yerine daha cojk isin kendi yorumunu seyirciye bırakıyor..Yazınızdan bir dans gonullusu olarak pek birsey anlamadım. ama grubu biliyorum.. tamamen reklam yapmadan beden odaklı calısırlar. tanıtımda grubun farklı bedenlere dans projesi kapsamında kuruldugu yazıyor.. ama is o degil..fotograftakiyse?? biraz daha bilgi verirmisiniz..
iyi gunler
http://www.remdanceprojectcompany.blogspot.com
AyçA :
23 Haziran 2008 | 21:56performans fotoğraftaki değildi .. farklı bedenlerle danstı..gazetelerdeki haberleri ile sahneden beklentimin örtüşmediğini anlatan ve kendilerini çok iyi anlatamamış ya da tanıtamamış olduklarını düşündüğümü belirten bir yazı bu ..
verdiğin linke bakarsan kısa da olda bilgi içeriyor performanslar.. bunda hiçbir şey yoktu kapıda elimize tutuşturulan, dansçıların adı bile!!
ilk defa çağdaş performans izlediğimi söyleyemeyeceğim 🙂
gunes :
26 Eylül 2008 | 23:16Grup Farklı Bedenlerle Dans projesini 2001 -2004 arasında yapmış.2007 de bir düeti tekrar oynamış.. İzlediğiniz performansın adı ‘Düşünme Fobisi’.