2003 Ağustos Yukarı Kavrun yaylasından Ceymakcur yaylasına yürümüşuz 2.5 saat kamp yükü sırtta. İlk defa bu kadar büyük bir yol yapacak olmanın endişesi yüreğimde. Öncesinde diner belki diye yağmuru beklemiş, olmayınca mecbur geceyi geçirmek için kamp atmışız. Kocaman arazi bomboş, bir çadır biz 2 çadır tanımadığımız yoldaş ekip, sonraları buz gibi göle birlikte atlayacağımız dostlar ve o sırada geri dönmek için içi içini yiyen ben. Hayatımın en büyük şimşekleri sesleri ve endişesi içinde uyuyamadan geçen bir gece. Sabah göz gözü görmeyen bir sis. Burnunun ucu yok o kadar. İlk defa Karadeniz’de olan biri için tabii ilginç
Ben devam edemeyeceğim daha ilk günden diye iç ses konuşurken Alpay biraz beni yürüttü sisin içine doğru. Bir yerde durduk. Gözümün önünü görmediğim bir yerden 70 yaşlarında bir kadın (turist bir kadın) elinde sopası yamaçtan çıkmış bizim düzlüğe ayak basmışti ki gözlerini gördum. Gülüyor. Benim korkudan çildirdiğım yerde o gülüyor.
Bu sabah 5.,5 ta uyandim. Adada ilk defa böyle sis gördüm.
Bu sabah zihnim beni Ceymakcur sabahına taşıdı.
Bu sabah sis beni o kadının gülüşüne götürdü.
Bilmediğin, önünü görmediğin bir yola girdiğinde yolun nereye çıkacağını değil yolun içinde yüzünde o gülümsemenin olma potansiyeliydi kalbine iyi gelen.
Buraya yazayım dursun.
Kaçma eylemine geçtiğim her an hatırlamak için.
İyi hafta sonları biz zeytine gidicegiz bu öğleden sonra.
Hava durgun sisli güneş çıkınca dağılıyor sis. Kesin bilgi. Ve güneş hep orada
. Kai Engel ~ climbing on air