Yüzüm gözüm içim dışım ilikli kemik suyu.31 Mart 2022 bugün 3. Gün. Çok değişik bir kafası var ve de havası; yer çekimi yokmuş gibi hafiflik geldi birden. Artı 4 gün daha sadece bunu içerek besleneceğim. Nedir? diye soranlara yazıyorum bunları ancak doktorunuza danışmadan böyle beslenmelere aman dikkat. Açlık sağlık evet ancak kontrolü olmalı. Bir yandan bedenen bir yandan zihnen hafifliyor olmak çok şükür .#gaps yapmışlar burada mısınız? Ben çok şey denemedim aslında. Yıllarca ayurvedik arınmak (6 yıl o süre) ve beslenmek, bir süre keto + aralıklı oruç ( 2 sene o süre) yaptım. Bunlar ile ilgili yazılarım şurada: ZAYIFLAMA HİKAYELERİ
En son canım doktorum Funda Tütüncüler ile de eliminasyon diyeti denedim.18 Şubattan beri bu şekilde besleniyorum. İlk anda kronik ağrılarım, uyku, halsizlik, sevimsizlik ve dengesiz hallerim birden değişti. Beslenme yanı sıra takviyeler de kullandım: magnezyum günde 3 tane, curcumin, D3K2, Ashwaganda ve her sabah pekmez üzerine limonlu su. Tekrar ediyorum bunlar benim için geçerli olanlar. Ne yaptın diye sorulduğu için yazıyorum.. Doktor onayı olmadan lütfen
Ben böyle sevdiğim alışkanlıklarda oldukça istikrarlıyım. Faydalısında da zararlısında da. Aradaki farkı anlayacak güç lazım hep. Lakin dedim bundan sonra kendime bunu yapmayacağım.
Gaps ilk yapıyorum. Eliminasyondan biraz daha sıkı bu beslenme. Hazır çıkmışken bir sürü besin ve alışmışken tamam dedim. Şimdi 3. Gündeyim. Bana güç dileyin.
Büyük ihtimalle 81 kilo gibi başladım. Hiç tartım yok 🙁 doktora gidince tartılıyorum Tartılma adetim de yok, giyebildiğim kıyafete, gülebildiğim aynalara, katılabildiğim sosyal çevreye bakıyorum çoğunlukla. Bir de ağrılarımın varlığına.
Çanakkale’de “bu kadar şanslı nasıl olabildim” klişe sorusunu bana sorduran güzel insanlar var. Biri Dr. Funda Tütüncüler. Uzun zamandır yazmak istediklerim var. Kapıdan içeri iki büklüm ilk girdiğim an ben iyileşmeye başladım. Gülşah :=) telefonda randevumu ayarlayan güzel insan. Merdivenleri çıkamazken karşılaştık. Daha orada ben iyileşmeye başladım. Muayene olmaya girdiğimde elinde iki küçük tabak ayrı ayrı badem getirmesi, bir bardak çay koyması ve sonra Funda Hanım’ın ben derdimi anlatırken ” bir dakika Akın da gelsin bu tek başına olmaz” dediği yerden iyileşmeye başladım. Akın Tütüncüler de benim diğer meleğim. İfade edebilmenin hafifliği onun karşısında kuş olup konuyor insanın kalbine. Ağrılı geçen günler, karşısında koltukta oturamadığım zamanlar, konuşmayı bırakıp akupunktur yapmaları, uzun detaylı kuramları ben seviyorum diye anlatmaları. Çok şükür bu sırada hani Allah rızkını verir derler ya işlerim de toparlanmaya başladı. Nasıl bunu hallederim diye düşünürken kolaylıkla olmaya başladı her şey. Ben hafifledikçe hayat da hafifliyordu sanki. Ağrılarım azalıyor derken bir gün hacamat ile tanıştım. O gün kalçamdaki o ağrı çıktı gitti. Henüz gelmedi geri ve gelmeyecek de. Nedir senin bu ağrıların diye sorarsan eğer, en son gittiğim fizik tedavi doktorlarında biri fibromiyalji diyerek ilaç bastı reçeteye diğeri de ” yani bel fıtığı var tabii de bu ağrıyı o yapmaz, bir kanıt olmayınca da teşhis koyamıyorum” demişti. ” e ne yapayım” dediğimde ” valla ne bilim bir hacamat mı yaptırsan” diye cevap vermişti ve hiç dalga geçmiyordu. Sanki ben de bunları hiç bilmiyorum gibi ısrarla kilitlenmiş bir şekilde batı tıbbından medet umuyordum. Ha evet iyi ki var o ayrı! Asla tersini söylemiyorum ancak tek başına yetemiyor ! Uzattım biliyorum ancak 2015 den beri süregelen bir hal bu. Yine aynı doktora kendim fark ederek bir daha gittim ” şey acaba bir de koksiks MR alsak mı hani demiştim ya benimki biraz eğri hani o da yapabilirmiş sanki bu ağrıları” dedim. Tabii ki sevmez doktorlar böyle hastayı ” tamam çekelim de bir şey olmadığını gör için rahat etsin” dedi ve gönderdi beni. İçim rahat etsin diye değil be ablacım kaç derece rotasyon var ona bakacağız. Pelvik taban bacım ağrıyor. Üstelik bir yoga hocasıyım, belki de hiç yapmamam gereken hareketleri yapıyorum bir ders boyunca. Sırf iç rahatlatmak amacında değilim ama bunu anlatmak uzun bir çaba. Ben de aldım mr kağıdımı şimdi sonucunu bekliyoruz. Dedim ya iyi ki var bu batı tıbbı.
Bu sırada ayrıca Fulya Nanba güzelimden bir aile dizimi desteği de aldım. Merak ediyordum çünkü bir türlü yıllardır teşhisi konulamayan bu ağrı ve hatta bu acı kimin? Yani bu kadar tanı koyulamayan adı konulamayan acı bana ait olamazdı gibi bir duygu içimi kemirmeye başladı. Ne de olsa ” seninle başlamadı” değil mi ? “Alanda görebilir miyim” dedim, “hadi gel bakalım” dedi. Gördüklerim şaşırtıcı anca bir o kadar da tanıdıktı. Kadriye hanıma bir helva kavurdum o akşam tam da babamın ölüm yıl dönümüydü. Anneannemin de doğum ve ölüm yıl dönümü ortası.
Hepsi birleştiler hepsine teşekkürlerimi ettim. Dedim ki” benim için başardınız, hayatta kaldınız, acılarınıza saygı duyuyorum. ” dedim gerçekten, kalbimden. Nefes vermek ne kadar güzelmiş. Bu da benim hayatım, benim kaderim sizlerin kaderine saygı duyuyorum.
Bunu bir daha kendime BEN bile yapmayacağım (150 kere yazabilirim bunu). Bu yeniden bulduğum dengemi , dengesizlik de bir dengedir diyerek suistimal etmeden, bu Ayça’yı bu kadının her bir hücresine sevgiyle bakacağım. İnsan önce kendini sevmeli. Sevmek için neye ihtiyacı var bunları bilmeli.
İhtiyacım olmayan şeyleri yaşaya yaşaya geldim bu yaşa. Şimdi neye ihtiyacım var biliyorum. Funda’ya demiştim bir gün Poyrazliman toprak yolunda yürürken: “Evim neresi aradım durdum hep, köklenecek yer aradım. Buraya geldiğimden beri artık evim neresi biliyorum. Evim benim! Benim bedenim. Nereye gidersem gideyim evimdeyim.” Funda da “nasıl güzel aydınlık bir cümle” demişti. Ben ise sadece söylemiş olduğumu Çanakkale’ye taşınırken fark ettim. Bir kaç tokat daha gerekiyordu sanırım.
Bu lafları bir yere yazmak iyi geliyor o zaman yazmamışım. Döner bakarım aksi olursa lakin ben bile bunu bozmama izin vermeyeceğim. Benim evim neresi biliyorum ve temiz tutmak misafir olduğum bu eve en büyük borcum. Her bir hücresini temizlemek için elimden gelenin fazlasını yapmaya gönüllüyüm.
Bütün bu güzellikler ile beraber yepyeni yollar açılmaya başladı. Sergen hocam var o ayrı bir hikaye. Şimdilik tıp tarihi konuşuyoruz yol evrilsin onu da anlatırım. Çok şükür.
Küçükken doktor olmak isterdim( ya da mimar) . Bunu beceremedim o kadar çalışkan değildim çünkü (mimar da olamadım). Geçen akşam Dr. Deniz Şimşek ‘in bir dersinde sorduğu soruyu ve cevabını notlarıma büyük harfler ile yazmışım :
İnsan neden doktor olur ?
İyileşmek için ( iyileşmemiş biri iyileştiremez)