Video için ön not: kolay yüklensin diye flash yaptım ama menü göstermeyi beceremedim o yüzden video otomatik başlıyor. Seyretmek istemezseniz video üstüne sağ tuş yaparak oynat/çal tıklayıp durdurabilirsiniz. (sonradan fark ettim video sonuna kadar gitmiyor 🙁 bir yolunu bulup daha düzgün koyacağım 🙁 )
Yine bir sonbahar, yine vazgeçilmezimiz menekşe yaylası. Bu Erin ile 3. kere gidişimiz ancak bu sefer eksikliğini çokça hissettiğimiz bir durum ile karşılaştık: Erin’in yaşıtı bir çocuk olmaması. O yüzden bu yazıya bir duyuru ile başlamak istiyorum. Yeni bir platform oluşturmaya karar verdik. Nasıl ki çocuklu aileler etrafımızda yokken oyun gruplarının faydalı olacağına inandık ve Benimle Oynar mısın Anne? platformunu oluşturduk şimdi de kampa giden ailelerin yoksunluğu içerisinde “Kampa Gidelim mi Baba?” demeye karar verdik. Şimdilik elimden geldiğince eskiye ait yazıları girdiğim bu sayfaya zaman içerisinde çocukla kamp yapmanın güzelliklerini, zorluklarını, faydalarını yazarak aileleri bu konuda motive etmeyi hedefliyoruz. Bu aydan itibaren kışa girmiş bulunuyoruz ancak bahar ayı geldiğinde beraber kampa gidebileceğimiz aileleri bilinçlendirip bu konuya dikkat çekmeyi kendimize görev bildik. Faydaları hakkında zaman içerisinde konuşmaya devam edeceğiz o ayrı ancak kış geldi diye doğadan uzaklaşmak ne haddimize: orman var koskoca bununla başlayabiliriz diye düşündük, siteden duyuru yaparak hafta sonlarını kapalı alışveriş merkezlerinden açık alanlara yönlendirmek için organizasyonlar yapıyor olacağız. Şuradan tıklayıp e-posta adresinizi bırakırsanız her türlü doğa aktivitesinden haberdar olacaksınız.
Şimdi gelelim bu Menekşe Yaylasında neler oldu neler olmadı. Neler olmadı: Erin dileği gibi oynayamadı bence. Oynadı tabii koşturdu, dalından şu eciş bücüş elmalardan mis gibi kopardı yedi. Kendilerine yayla elması deniyor toplanıp eve getirilip bir güzel içine tarçın eklenip demlenip içiliyor. Ekşimik suratla bol bol c vitamini depoladı muşmulalardan. bu sene geçen seneki kadar güzel değillerdi ama böyle dediğime bakma sevgili okur marketten manavdan alınanlara taş çıkartır dalından koparıp yemek. Ben de kıpkırmızı kuşburnu doldurdum ceplerime getirdim eve bu sefer çürütmeden tüketmeyi hedefliyorum. Olmayan neydi? Yukarıda bahsettiğim şen şakrak güneş altında yayla ortasında top oynayan veletler!
Olsun ne yapalım bu son olsun gelecekte Erin annesine partner yoga parterliği yerine tek kale maç yapsın! Fiko da dallardan düşen elmaların yerine kırmızı yanaklı bebeler assın!
Hava mükemmeldi. Kaçırdığımızı düşündüğümüz pastırma sıcağı bize sanırım son demini yaşattı. Güneş indimi tepelerin ardına buz keser yaylalar ya olmadı bu sefer: polar bile giymedim yatana kadar. Tarhana çorbamız, odun ateşinde köşedeki yayla evinden bulduğumuz tavada kızaran köftelerimiz, elinde gps varken çalışmadı diye koklaya koklaya gecenin bir köründe bizi bulan Fikonun kurban etleri, irmik helvamız, yoldan topladığımız kestaneler ve yayla elmalarından yapılmış mis gibi bir çay ile uğurladık bu sonbaharı.
Vukuatsız geçer mi biz Menekşeye gideriz de! Geçen sene Erin’in tutulan boynu bu sene Alpay’ın ağrıyan başı! Evde süs diye bırakılan ilk yardım çantası ve içinde kalan ağrı kesiciler! Sabah saat 5 gibi gözlerimi bir açtım ki Alpay başını sağdan sola atıyor. Tüm gece baş ağrısından ölmüş artık midesi de bulanmaya başlayınca ve ben de uyanınca bana söyleme kararı almış. Alpay ölüyorum demeden söylemez genel olarak hele ki ilaç istediyse yandım allah! Koşar adım çadırdan fırladım Fikoyu uyandırdım. Bir gün önce yürüyüş sırasında yaylanın üstündeki evde kalanlar ile konuşmuştuk ve bir ihtimal onlarda ağrı kesici vardır diye birlikte başladık yolu tırmanmaya. Normalde bir gün önce 1 saatte çıkmıştık Erinle ve kestirmek benim için zordu kaç dakikada çıkp inebileceğimi. Fiko ile konuşa konuşa gittik sanırım yol 15-20 dakikada bitti. Çok şükür ki minosetleri vardı! Tabii sabahın 05:30 sularında sıcacık uyku tulumundan adamcağızı çıkartmak, önce Fikoyu sonra yukarıdakini .. İki ağrı kesici ile uykuya daldı Alpay ve sonra ben de uyumuşum bir iki saat kadar. Neymiş: İlk yardım çantasının evde kendine bile yardımı yokmuş! Malzeme kontrol listesi olmadan kampa hazırlanılmazmış öyle kafana göre! Küçücük bir ilaç sabahın 5’inde adama yamaç tırmandırırmış!
Erinden inciler de var tabii. Aklımda kalan en çok güldüğüm bir tanesi:
Fiko Erin ateş başında mızmızlanmaya başlayınca birden sert bir çıkışla:
” aa tamam sus bakim hııı” dedi şaka yollu. Bizimkisi birden put kesildi. Aradan 10 dakika geçmedi ki gitti Fiko’nun yanına oturdu ve verdiği kestaneleri lüpletirken birden :
“Biliyormusunuz biz sizi çok özledik annemle” dedi //mesafeye gel Fiko oldu birden “siz” //
———————–
Dönüşte Gelibouya yolculuk eden , poposu yer görmeyen Erin bey, yayladaki bir düşme sonucunda sanırım çok içerlemiş ki dedesine “LAYLA”yı anlatırken dönüp Alpay'”:
– “Laylada neden yürümek zorundayız ki baba?” diye sormuş
Sahi zorumuz ne ki çıkıp yürüyoruz laylada ??
Yorumlar (26)
Pratik Anne :
19 Kasım 2010 | 14:51http://www.cocukvedoga.com/ websitesine goz atmani da tavsiye ederim. Belki ilaninizi oraya da koyarlar.
Ayça Oğuş :
19 Kasım 2010 | 14:59İlk defa gördüm teşekkürler.. ankaradalar onlar anladığım kadarıyla iletişime geçiyorum hemen .. harikasın!:=)
evrim :
19 Kasım 2010 | 20:19ne zorumuz vardi da tasindik diyorum şimdi. ayca biz istanbul’da yasiyor olsaydik, kesin ve kesin katilirdik bu grubun icine. belki de yasayacagimiz yer icin arastirabilirim. ordan da bu tur fikirlerin cikacagina eminim.
Ayça Oğuş :
19 Kasım 2010 | 20:36Evrim mutlaka vardır..Hep zaten keşke diyenler istanbul dışındalar neden kiiii:=)=))
banu :
19 Kasım 2010 | 20:20Ayca’cım ben de tam sana cocukvedoga’dan bahsedecektim, Pratik Anne önce davranmış. Cocukvedoga etkinlikleri çoğunlukla Ankara merkezli, koordinasyonunu 2.5 yaşında ikizleri ile Nihal üstleniyor. İletişim bilgilerini sana mail ile göndereceğim. kampagidelimmibaba ve cocukvedoga duyurularını birlikte çıkmalarından kuvvet doğacaktır.
Ayça Oğuş :
19 Kasım 2010 | 20:37Evet fark ettim Ankara merkezliymiş ama birşeyler çıkabilir illa ki İstanbulda olması gerekmiyor ki .. sonuçta şehirden kaçacaksak ortada bir yerde Boluda mesela buluşabiliriz bile :=))
filiz tülü :
19 Kasım 2010 | 21:07çok kıskandım fotoğraflar da çok güzel..benim bu ara çeşitli nedenlerden tadım yok. o nedenle gelemedim..Bu iş biraz enerhi işi..Umarım bir başka sefere..Yanaklarından çok öptüm..sevgiler
Ayça Oğuş :
19 Kasım 2010 | 21:11Olsun Filizcim .. sağlık olsun gerisi boş zaten 😉
Esra Erdoğan :
19 Kasım 2010 | 22:14evet biz de cocuk ve dogayı takip ediyoruz ve aktivtelerine katılmaya calısıyoruz hatta web sayfasında elanın fotografı var ama bu yaylaya bayıldım belki umarım sizin aktivitelere de katılırız. Çünkü ben de bir doğa aşıkıyım..
Ayça Oğuş :
19 Kasım 2010 | 22:42Ok esra aklımda aslında şubat sonu mart başı gibi bolu aladağlar var belli olsun zaten üye olmuşsun haberin olur :=))
brajeshwari :
19 Kasım 2010 | 22:37Cocuk yerine oyun oynayan büyük çocuk isterseniz, ben gelirim…
Ayça Oğuş :
19 Kasım 2010 | 22:415 aralık pazar belgraddayız yt olarak zatiiii
şebnem :
21 Kasım 2010 | 12:54sevgili siz ayça;
bayramınızı kutlarız.ev adresinizi ister mektup yazmayı düşünürüz. mesaj alınmıştır tahminim:))
Ayça Oğuş :
22 Kasım 2010 | 13:08efenim mektup yerine telefon ettik ama açan yok tık tık tık !!
Kiraz :
21 Kasım 2010 | 19:00Ooo süpersiniz gece gece enerjiyle doldum şimdi, bizim buralara gelmişsiniz daha da mutlu oldum şimdi…İlk yürüyüş parkurumuzdu 6 sene önce ilk defa gitmiştik, ne eğlenmiştik, KOÜ’den öğrenciler rehberimiz olmuştu…O günlerimizi hatırladım şimdi…
Ayça Oğuş :
22 Kasım 2010 | 13:08Benim de ilk yürüyüş parkurumdu :=)) galiba herkesin 😉
anne café :
21 Kasım 2010 | 21:18Erin’in ağaçtaki fotoğrafına bayıldım:) çok güzel yerler…
Ayça Oğuş :
22 Kasım 2010 | 13:07sessiz huzurlu yeşil mis kokulu .. :=)
Papatya :
22 Kasım 2010 | 07:57İmrendim valla… keşke türkiyede olsaydık, İzmirden de olsa katılırdık sizin kamplara. İsterdim bizim çocuklar da koşsunlar layla’da 🙂
Ayça Oğuş :
22 Kasım 2010 | 13:07laylalar koşmak içindir :=)) keşke olsaydınız bence de 🙁
Belma :
22 Kasım 2010 | 09:00yine kaçırdık…tüh:(
Ayça Oğuş :
22 Kasım 2010 | 13:07o kadar da yazdım 🙁 ama bundan sonra kaçırmazsınız 😉
nilay :
22 Kasım 2010 | 12:54canakkalede oturup yazın haftasonlarını gunubirlik gezilerle geciriyoruz. bu sene de cadırda kalma fikri sadece fikir olarak kaldı. cesaret edemedik. damlos usurmu, pisermi, yanımıza ne alalım, cadir ne kadar guvenli, bortu bocek girer mi, vs vs. bana fikir cok cazip geldi.
Ayça Oğuş :
22 Kasım 2010 | 13:07Çadır kalabilceğiniz en temiz, böcek açısından siz kapısnı açık unutmadığınız sürece en az riskli kalınacak yerdir. Uyku tulumunda hiç bir şekilde üşümeyecektir özellikle yaz mevsiminde pişecektir;)
ancak doğru malzemeleri almanız gerekecektir carefourdan alınma çadır yerine daha donanımlı doğa malzemeleri satan mağazalardan yaz için 3 mevsilik bir çadır almanı önereceğim.
Çadır kampçılığı hiç yapmadıysanız yapan birileriyle öncelikle deneyimlemeniz daha doğru olacaktır bir de tek başınıza sakin sessiz yerlere kamp atmak çok da güvenli olmayabilir. Belki önce anne baba olarak doğa sporları ile ilgilenen yerlerden küçük bir temel kampçılık eğitimi almanız da faydalı olur :=)
Benden şimdilik bu kadar her soruya yanıt vermeye hazırım ..
ÇokBilmiş :
5 Aralık 2010 | 07:30Harika oldu bu. Biz de eşimle çok gezer tozarız ama kamp yapmaya bir türlü cesaret edemiyorduk. Hiç tecrübemiz yok. Çadırlara, uyku tulumlarana imrenerek bakar dururuz. Hele artık çocukla hiç cesaret edemiyorduk. Geçen gün Dekatlon’da kızım çadırların içine girip çıkıp oynarken “Keşke çocukları olan kampçı aileler bulsak, yanlarında kamp yapmaya cesaret ederiz belki” demiştim de, eşim de bana “Kim çocukla kamp yapar ki?” demişti 🙂 İyi oldu sizin bu yazınızı ve yeni kurduğunuz siteyi gördüğüm…
Ayça Oğuş :
5 Aralık 2010 | 09:09O zaman memnun olduk:=) Eşinize söyleyin biz yaparız :=)))ve biz de çocukları olan kampçı aileler bulmayı hayal ediyoruz sürekli ancak yoklar neredeler bilmiyorum :(( ya da doğa sporlarını ülkemizde sadece gençler ve evli olmayanlar ve çocuğu olmayanlar yapıyor ve hayatlarına bunlar girince de dopğaya gitmeyi bırakıyorlar…o zaman baharda kamplarda görüşmek üzere bir ihtimal çadırsız ama dağ evi konaklamalı kış faaliyeti de yapabiliriz şubat başı gibi haberleri sitede duyuruyor olacağım listeye ye olun derim;)
Sevgiler