Kitabını okumaktan daha büyük bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. İnsanın dönüp kendisine ” ailenizde kontenjan var mı bizim aileyi kapıp gelesim var” diye sokulası geliyor. Yer yer anlattığı anlarda gözlerim doldu. Sadece bir gününe katılabildim ikincisinde de olmayı çok isterdim. Bu sunumun üzerine kalabalık bir aile topluluğu ile kampa gitmek teoriyi pratikte görmek gibi oldu. Her ebeveynin çantasına bir tane Naomi Aldort kitabi gizlice sokuşturmak istedim. Kitabı yanıma aldım ikinci kez okuyorum. Şimdi biraz daha fark etti.
Kısa kısa notlar aldım ama not almak yerine kendimi kaptırıp dinlemişim uzun uzun anlatılanları. Burada madde madde yazsam havada kalacak biliyorum ama bir kaç kısa cümle seminerden eklemek istiyorum.
Bunun öncesinde bana hep ne kitap okuyalım diye sorduklarında “ben kitapları bir kenara bıraktım, bana rehber olan 2-3 kitap var” diye cevap veriyorum. En büyük kitap her zaman söylediğim OSHO – Çocuk. Hemen arkasından Harvey Karp kitapları. Onu da canlı canlı dinlemek muhteşemdi ve yine listenin başında Naomi Aldort’un Çocuğunuzla Birlikte Büyümek ( Raising Our Children, Raising Ourselves). Unutmadan bir de Çocuklarla El Ele Ebeveynlik Pam Leo’nun kitabı var 😉
Ayrıca
Aletha Solter’ın Bilinçli bebek
Carlos Gonzales’in Çocuğum Yemek Yemiyor
Sears’ların Doğal ebeveynlik
Kim John Payne’nin Daha Sade Bir Hayat
Bu öneriler için teşekkürler, ben hepsini okudum ve bir yerde elinde kaşıkla kocaman olmuş çouğuna yemek yedirmeye çalışan birini her gördüğümde “Çocuğum Yemek Yemiyor” kitabını çantasına gizlice hediye olarak bırakmak istedim hep. Benim hatalarım yok mu! Öyle çok ki .. Naomiyi dinlediğimden beri davranışlarımı, beklentilerimi hepsini bir kenara koyarak değiştirmeye çalışıyorum kendimi.En önemlisi kendimi suçlamayı bırakmaya çalışıyorum. Başkalarının neler yaptığına bakmaktan çok kendi neler yaptığıma değinmek daha iyi geliyor ama kendimi düzeltirken bir iki çocuğa daha dokunsam fena olmaz değil mi ?
Naomi der ki;
ÇOCUK HER ZAMAN HAKLIDIR! ne yapıyorsa … kızmak değil onları anlamak gereklidir ve yön verebilmek. Eğer çocuğumuzu anlayabilirsek her şey yoluna girecektir. Onların kendilerini dinleyebilmelerini, bağımsız olmalarını istiyoruz, itiaat etmelerini değil. Mutlu bir çocuk kendi isteği ile hayatta yol alır.
İnsanlar kendi kararlarını kendileri verebilirler o yüzden kontrol etmek çatışma yaratır. Eğer çocuklarımız için kendi gündemlerimiz varsa çatışma kaçınılmazdır ve en büyük engelimiz “cevaplara sahip”olmaktır. Cevaplar karşılaştırmayı sağlar.
Onlara Mutluluğu öğretin! Nasıl ? Kendiniz mutlu olarak, model olarak.
Çocuğa bir şey yapmak için yardım etmek güvenini azaltır. alkışlamak, onaylamak v.b.. Çocukların rehberlik için ebeveynlere ihtiyacı var ama yapmak için kendi güçlerine. Her dediğini yapmak zarar verir ancak güçlerini beslemeliyiz. Kendi yardım istemedikçe çocuğa yardım edilmemelidir. Hatta bazen yardım istese bile. Mesela tırmanamayacağı bir yere tırmanmak için yardım istediğinde ” tırmanabileceği” bir yer göstermek yeterlidir.
Ve siz çocuğunuzun davranışından sadece sorumlusunuz. Suçlu değil. Sorumlu olmak demek o davranışı siz yarattınız demektir, anlayıp ona göre değiştirebilirsiniz.
Çocuğunuzu güzel besleyin: Şeker yedirmeyin ve karbonhidratlara gerek yok! ( burada doğum günü partilerine gitmek istemeyişimi onaylamış oldum! evet biz partilere gitmiyoruz çünkü çok kötü bir kutlama beslenmesi olduğunu düşünüyoruz, hatta bir parti için lolipop istemiyorum dedim diye ortalığı ayağa kaldıran bir anne bir kaç zamandır benimle görüşmeyi kesti! varsın kessin, o partide çocuklar şeker yemediler !! birbirimizi etkileyebiliriz .. her zaman)
Çocuklar kendileri istek gösterdiği zaman onları bir yere yönlendirmeliyiz. (Yani piyano kursundan kemana oradan yüzmeye baleye taşımak aslında bir fayda getirmediği gibi zararları da oluyor. Ah ah! balerin olmak için ben neler vermezdim oysa ki yıllarca yüzmek zorunda kaldım! )
Bir çiçeğin yapraklarını ellerinizle açmazsınız.. sularsınız, beslersiniz, seversiniz ve çiçek zamanı geldiğinde yapraklarını “kendisi” açar..
aslında bu kadar basit ! 🙂
Naomi’nin 3 tane oğlu var. Hiç okula gitmemişler. En küçük oğlu Oliver cello çalıyor, bir oğlu yazar diğeri de piyano çalıyor. İki oğlu üniversitede okuyor. Bizim ülkemizde ev- okul mümkün değil ( henüz_ ileride belki ??) Herkes bence kendi yaşadığı bölge ve kültür şartlarına göre Naomi’nin dediklerini kullanabilir gibi geliyor bana 😉
Benim aldığım kısa notlar bu kadar. Sevgili Esra’nın aldığı notlar da bu yazıda
Uygulamaya gelince: çok kolay değil alışkanlıklarımız bizlerle yaşıyor, değişim ise kolay değil. Kitabı okumanızı önereceğim .. daha iyi anlaşılacak belki 2 – 3 kere okumak gerekiyor en azından kendi adıma.
Tüm bunlar aşağıdaki dizeleri hatırlatıyor bana..
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhları yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geri dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.
Halil Cibran
Yorumlar (9)
Deli Anne :
25 Nisan 2012 | 17:19final harika olmuş:)
Ayça Oğuş :
25 Nisan 2012 | 17:34kadını dinlerken hep o dizeler döndü dilimde..:)
Burcu Terlikci :
25 Nisan 2012 | 18:14Ben Halil Cibran in bu essiz dizelerini lisede okudugum zaman anneme bir karta yazip vermistim bir seylere dur demek icin sanirim :)) bu siir bana o zamanlar yol Verdi simdi kizlarimi ayni yolla buyutuyorum onlar hayatin kizlari Benim degil ….
Ebru Denizeri :
25 Nisan 2012 | 21:08Merhaba,
Ne kadar isterdim bir de kendi ağzından dinlemeyi…Keşke İzmir’e de gelse…
Kitabı, başucu kitaplarımdan biridir ve aynen sizin gibi, tanıdığım tüm ebeveynlere, tüm okullara, tüm kütüphanelere “hayır yapma” niyetine dağıtasım vardır.
Zamanın ötesinde bir anlayış ve kitap.
Çok faydalanıyorum, herkese de şiddetle tavsiy ederim, önce okumayı sonra uygulamayı tabii :)))
Sevgiler
Ebru
ÇokBilmiş :
25 Nisan 2012 | 23:37Neden Türkiye’de ev okulu imkansızmış acaba? Şevkimi kırma benim Ayça 🙂 Çok istiyorum ev okulu yapmak, umarım beceririm.
Ayça Oğuş :
26 Nisan 2012 | 11:07bilfiğim kadarıyla yasal değil sonradan üniversiteye kayıt için .. bir de okula göndermemenin cezası mı ne var.. tam emin değilim kendi adıma zor geliyor çünkü ben evde yapamayacağımı biliyorum umarım sen yaparsın 🙂
ÇokBilmiş :
2 Mayıs 2012 | 22:48Okula göndermemenin para cezası var. Özel okul ücretinden ucuz olduğu kesin 🙂 Zaten artık sadece 9 yaşına kadar (ilk 4 sene) okula göndermek zorunlu, sonra uzaktan eğitim var. Eskiden de açık lise vardı zaten.
Okula göndersem bile ilk 4 sene için sadece yarım gün gönderirim sanırım.
Tabii şimdi atıp tutuyorum, zamanı gelince yapabilecek miyim, zaman gösterecek 🙂
Çiğdem Karal :
26 Nisan 2012 | 12:25Bayldım.
Teşekkür ederim.
Çiğdem
Sedef Örsel Özçelik :
3 Mayıs 2012 | 13:22Sevgili Ayça,
Naomi benim kişisel mentor’larımdan birisi. Ben gidemedim maalesef ve nasıl içimde kaldı anlatamam… Ama senin yazdıklarını okumak iyi geldi. Varol üşenmeyip yazdığın için. Naomi Aldort, Pam Leo, Alfie Kohn ve Marsahll Rosenberg 4lüsü bugün verdiğm eğitimlerin ve danışanlarımla yaptığımız çalışmaların şekillenmesinde en önemli bilgi katkısı olan kişiler. İyi ki gitmişsin. Diğer 3 isme de bak istersen.
Keyifle ve sevgiyle… Ellerine, zihnine sağlık.