Tik tak tik tak.. Yeni modamız saat.
– annee saat yirmiyi geçiyor kalkma vakti geldi…
– annee saat buçuk uyku saati geldi..
– annee saat 3 oyun zamanı…
Bütün gün saatine bakıp kurguluyor hayatımızı.
Bu nereden çıktı?
Bir sabah yine Music Together cdmiz eşliğinde kahvaltı ederken bir den saatli şarkı çalmaya başladı. Kalktı ve Yapıncak gibi koluna tıklayarak şarkıyı söylerken birden ” benim hiç saatim yok” dedi. Ben de eski bir saatimi buldum verdim.
Şimdi niye bunu yazdım. Music Together sınıfı bizim hayatımızda çok önemli bir yer kaplıyor. Hem müzik, hem dil gelişimi hem de drama açısından çok katkısı oldu. En son örneği de bu saattir. Her hafta bir şarkı favorimiz oluyor ve günümüz o şarkının ritmi ile geçiyor.
Bu hafta sonu (ben bu yazıyı geçen hafta yazmıştım o yüzden iki hafta sonu önce diye düzelteyim) Santral İstanbul’un bir küçük bir büyük müzede dans atölyesine katıldık. Ben enerji müzesini çok severim, sık sık da gideriz. Müze içerisindeki her alet ilgimizi, hem Erin’in hem benim çok çekiyor. Müzenin içerisinde dans etkinliği de çok ilginç geldi ve katıldık. Gerçekten de çok hoş oldu. Benim için değil çünkü boynum tutuk olduğundan yarısından itibaren bayrağı Alpay devraldı. Ben de böylece olayın içinden çıkıp gözlemleme şansına eriştim.
Atölyeyi yapan çok iyi bir dansçı ve sanat yönetmeni ve ben de kendisini çok beğenirim. İşin başında “çocuklara ne yapması gerektiğini biz söylemeyeceğiz” diye bir uyarıda bulundu. Bu bana çok normal geldi çünkü biz MT sınıfımızda böyle yapıyoruz. Kuralı bu zaten anne-baba model oluyor çocuk da NE İSTERSE onu yapıyor. Huysuzlanan olursa içeri geçiliyor. Bundan dolayı çok mantıklı bir istekti benim için zaten müdahale etmeyi de sevmiyorum. Ancak müzenin üst katına çıktığımızda önce yavaş yürümeyle başlayan bir etap emeklemeye dönüştürüldü. Erin emeklemek istemedi ben emeklemeye devam ettim, O da yanımdan yürüyordu. Bize rehberlik eden ablamız yanımıza geldi ve Erin’e ” ama emeklemen lazım” dedi!!
Dının!!!
LAZIM??? hani müdahele etmiyorduk. Belki de çocuk bu şekilde emekliyor.
İkinci Dınn hareket ise, biraz çekingen duran bir çocuğun herkes bitirdiği halde hala emekleme işlemini sabırla bitirmesini bekledikten sonra gerçekleşti: “eveeettt … ‘yı alkışlıyoruz, ne güzel olayı doğru kavradı veeeee yavaşça emekledi”
Nasıl yani geriye kalan tüm çocuklar olayı yanlış mı kavradı ?
Bu çocuğu yüreklendirmek adına diğerlerine biraz garip kaçmadı mı bu ??
Bu tarz atölyelerde ödüllendirme olmalı mı? Burada DINN ettim.
En son olarak yine MT derslerimizde biz model Yapıncak ise rehber oluyor ve rehberimiz bize ne yapmamızı söylerse kendisi de yapıyor. Bu atölyede ise rehberimiz olan ablamız sadece ne yapılması gerektiğini söyledi. Bence kendisi de yapmalıydı.
Belki o zaman eve geldiğimizde kedi gibi emeklemeyi deneyebilirdik, bize bir şey katmış olurdu.
Bu atölyeyi bu kadar sorgulayarak çıkan bir ben mi vardım bilemiyorum. Ancak yazmakla yükümlü hissetim kendimi. Müzenin en çok ilgi gören, en başarılı olduğu söylenen bu atölyeyi ben beğenmedim, hatta bende ilk defa yapılıyor izlenimi bıraktı oysa ki değilmiş!!
Sanırım sadece cumartesi günü “çocuğumla birşey yaptım mı yaptım” mantığı bana ters geliyor. Bu kadar sanat içerisinde, üstelik sanat yönetmeniyim diye kendini tanıtan ve ve üstelik anne olan birinin daha farklı kaygılar ile bu atölyeyi yapmasını dilerdim.
Olmamış!
Biz bu atölyeden kendimize pek bir şey alamadan, sadece müze içerisinde dolanmaktan zevk alarak ayrıldık.
Çocuklar için yapılan her çalışmada küçük detaylar büyük önem kazanır. Bunları ise “kıllanan kadın” kimliğimle değil yapıcı eleştiri olarak alınması için yazıyorum. Bu kadar güzel bir eğlence daha farklı bir kurgu içerisinde yapılabilir diye düşünüyorum. Nasıl mı?? Mesela her etap için ve etapların sonu için bazı hedefler koyarak.
Ya da bizim MT ile çıtamız çok yükselmiş o yüzden bu kadar ince detay gözlemledim.