5

Viyanada Gezilecek Yerler

Geldik Viyana gezisinin “nereler görülmeli?” kısmına. Ben bir şehri ziyaret ederken önceden çalışıp gitmem. Sokaklarında kaybolmayı, kaybolurken keşfetmeyi severim. Yine öyle de oldu! Bir kaç yer adı öğrenerek yola çıktım ve sokaklarda kaybolarak çok güzel gezdim! Zaten çok da kaybolmuyor insan bu kadar düzenin olduğu bir şehirde.

IMG_6376

Viyana: Kremalı pasta gibi;
Viyana görkemli sarayları, kiliseleri ile  vals yapan aşıklar gibi.
Binaları seyrederek yürümek bile yeterli, kiliselerin ihtişamı, Tuna nehri boyunca bir sanat galerisine dönmüş duvarlarıyla uzun yürüyüşlerle gezilebilecek şehir, onca tatlı ve kahvenin kiloya dönmemesi için büyük bir şans bu tabii..

mullverbrennungsanlage

Saraylara geçmeden önce ben mimar, ressam, ekolojist ve deli mi deli Friedensreich Hundertwasser ‘in evinden bahsedeceğim. Beste‘m sağolsun gitmeden önce çok ince bilgiler verdi bana :=) Viyana’ya gidip de bence en başta görülmesi gereken yer müzeye çevirilmiş evi. Burada web sayfası.
Friedensreich Hundertwasser
“bir kişi tek başına düşlediğinde, bu yalnızca bir düştür.
pek çok kişi beraber düşlediğinde, bu yeni bir gerçekliğin başlangıcıdır.”
sözünün sahibi
Mesela aşağıdaki fotoğraf bir çöp arıtma tesisi. Şehrin bir çok yerinden gözüken ve bir saatte 17 bin çöpü 6 megawat elektirik ve 60 megawatt ısıya dönüştüren devasa çöp yakma merkezininde 1987 deki yangından sonra bugünkü görüntüsü kendisine aittir.

“simetri bizi tanrıdan uzaklaştırır.” dediği gibi bir de
“ancak bir ağacı kendimiz kadar sevebildiğimizde var olabilirz” der
hayranlığımı kazandıran yaklaşımı ise aşağıdaki gibi:
“Yataylaştıkça doğaya yaklaştığımız, dikeyleştikce de kendimizden uzaklaştığımız”
Adam süper. Evin ilk katında kafeye yer verilmiş diğer iki kat müze 3. katta ise çeşirli sergiler yapılıyor. Ayrıca şehrin bir çok yerinde düzenlediği binaları görmek mümkün. Kendisini ilk defa Viyana’ya gelerek tanıdım! Büyük kayıp olmuş. Hayranlığımı yazacak kelime bulamıyorum. Hele ki evinde zeminin düz değil de engebeli oluşu beni benden aldı. Çıplak ayakla gezmek gerekirdi bence ama hava soğuktu çok :=) Yazın giderseniz çıkartın ayakkabılarınızı. Dünyayı Gaudi, Hundertwasser , Dali gibilere bırakmalıydık düzenlemeleri için. Peri masallarında yaşar gibi yaşardık! Net. Viyana’ya gidersen sevgili okur önce burayı gez derim.

IMG_6200

1928’de viyana’da dogmus, subat 2000’de olmustur.

tasarimini yaptigi ilginc binalar nedeniyle yaygin olarak mimar diye anilsa da, aslinda ressamdir.

“hundertwasser” adini 1949’da almis, yine bu yil, omru boyunca surecek olan sik ve yogun gezilerine baslamistir. resmin yanisira, cevre, baris, ekolojiye uyumlu mimarlik gibi konular baslica ilgi alanlarini olusturmus, yasami boyunca bu konularda bircok aktiviteye katilmis, eserlerinde de bu konulari yansitmistir. yine resimlerinin yanisira, cesitli ulkeler ve birlesmis milletler icin pullar ve bayraklar tasarlamis, avusturya’nin otomobil plakalarinin ozgunlugunun ve bunlarda yansitilan milli kimligin korunmasi icin kampanya baslatip, bu amaca yonelik plakalarin da tasarimini yapmistir.

binalarin dogaya ve insana uyumlu olmasi gerektigini savunmus, tasarimini yaptigi binalarda da bunu yansitmistir. hundertwasser’e gore, insan 3 deri katmanina sahiptir; ilki kendi derisi, ikincisi giysileri ve ucuncusu de icinde bulundugu binalarin duvarlaridir; bu nedenle binalar, insanin yapisina ve dogal gereksinimlerine uymalidir. dogada hicbir seyin kati ve duz cizgileri olmadigindan hareketle ve alisik oldugumuz duz duvar ve yerlerin, mimarlarin insan dogasina uymayan bir icadi oldugunu soyleyerek, binalarinin gerek duvarlarini, gerek icini cesitli engebeler, yamrı yumruluklarla donatmis, her yerini rengarenk mozaiklerle kaplamis, mumkun oldugu kadar cok bitki ve kendi deyimiyle “agac kiracilar” yerlestirmistir. viyana sehri yonetiminin girisimiyle insa edilen ve “ekolojik bir bina” olmasi amaclanan hundertwasser haus, ilk mimari projesidir, 1983 ile 1985 arasinda yapilmistir. tasarimini hundertwasser yapmis olmakla birlikte, mimari peter pelikan adli baska bir zat-i muhteremdir. son derece sevimli, eglenceli, rengarenk, asimetrik bir binadir, bana gaudi’nin binalarinin daha naif, daha renkli ve oyuncu bir versiyonu gibi gelmisti. binanin teras ve balkonlarina cok sayida bitki ve agac dikilmistir, yanlis hatirlamiyorsan agaclarin sayisi 200’un uzerindedir. konut olarak yapildigi ve icinde oturanlar, ziyarete gelen cok sayida turistten zaten fena halde muzdarip oldugu icin, oturanlardan birini tanima sansina sahip degilseniz icini gormek ne yazik ki mumkun degildir. benim gibi bu sansa sahip olamayan fanilerdenseniz, binanin ici konusunda fikir edinmek icin, hemen karsisinda yer alan, yine hundertwasser’in tasarladigi minik carsiyi gezebilirsiniz. hatta daha iyisi, hundertwasser haus’a yurume mesafesinde olan kunsthaus’u gormektir bence. boylece, hem yerleri engebeli, pencereleri asimetrik, farkli renk ve sekillerde kocaman seramik parcalardan olusan sutunlara sahip sirin bir binada bulunup, hafif debelenerek de olsa dolasma deneyimini yasayabilir, hem de hundertwasser’in bircok eserinden olusan kalici sergiyi ve degisen diger sergileri gezebilirsiniz. icinde ufak sirin bir de kafe var, vakit azligindan ben oturup birseyler icememistim ama aklim kalmisti. ~ Alıntı Ekşi Sözlük

IMG_6487

Aziz Stephan Katedrali  – Stephansdom
Şehrin kalbi, en işlek yeri, merkesi Stephansplatz da bulunan katedral insanı hem dışıyla hem içiyle büyülüyor. Gotik mimarisi ürkütücü gibi gelse de bana çok büyüleyici geldi, gözümü her önünden geçişte alamadığım bir yapı oldu. İçeride ayin varsa sadece kapının oradan görebiliyorsun ancak o bile yetiyor ihtişamı hissetmeye. Nitekim her girişimizde ayin vardı 🙂 343 merdiven ile daracık bir çıkışla kulenin tepesine çıkılabiliyor. Çıkarken oldukça ürktüm ama yukarıdan Viyana’yı seyretmek paha biçilemezdi. O kadar yüksekte ve o kadar eski bir yapının içinde olmak biraz ürkütücü ama denemeye değer. Biz hava karardığında çıktık belki de o yüzden biraz güvensiz hissettim :=)

Ve dolunay zamanı! Çanlar çalarken.. yeterince gotik!

IMG_6147

Katedralin önü Viyana’nın en ünlü caddesi zaten. Biraz yürüyüp Graben’e ulaşıyorsunuz. Burası İstiklal caddesinin bozulmamış hali gibi. Bir çok ünlü markanın mağazasının bulunduğu, kafelerin ve yine hediyelik eşya satan mağazaların yer aldığı ünlü Graben Caddesi. Caddenin en ortasında Veba anıtı yer alıyor. Eskiden vebalıları bu caddenin altına gömdükleri için anıtı buraya yapmışlar. Caddenin sonundan sola dönünce Hofburg sarayına ulaşırsınız. Ayrıca  bir önceki yazımda bahsettiğim şu ünlü Demel Pastanesi de bu caddede bulunuyor. Viyana saraylarıyla ünlü bir şehir. En ünlü 3 sarayı ise Hofburg Sarayı, Belvedere Sarayı ve Schönbrunn Sarayı. Biz Belvedere Sarayını gezdik çünkü görmek istediğim Gustav Klimt KİSS tablosu bu sarayda bulunuyor! Havanın en kötü olduğu günde ağlaya ağlaya yürüdüğüm yol sadece bu tabloyu yakından görebilmek içindi . Belvedere sarayı görülesi bir saray ancak hava şartları güzelse! Çünkü karlı ve fırtınalı bir havada muazzam bahçesini gezebilmek hayal oluyor ancak camdan seyrediliyor. Sarayın içi, sergilenen tablolar hepsi nefis.
Belvedere Sarayı Yukarı Belvedere ve Aşağı Belvedere olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Yukarı Belvedere ile Aşağı Belvedere arasındaki fark; yukarı Belvedere’de daimi sergiler varken Aşağı Belvedere’de geçici sergilerin olması. Hava şartlarından gezemediğimiz bahçe bu iki saray arasında yer alıyor. Bizim gibi yürümek istemezseniz şehrin merkezindeki Karlsplatz meydanından D numaralı tramvaya bindiğinizde doğrudan önüne gidebiliyorsunuz.

IMG_6319

Ve geldi sıra en keyifli günlerden birini geçirdiğimiz PRATER ziyareti gününe. Hava güzel olsaydı daha şenlikli olurdu eminim hele ki bir de çocuğum yanımda olsaydı! Şehri en yukarıdan görmek için ikinci bir alternatif Praterdeki kocaman dönme dolap. Biz binmedik! :=) Yanındaki kocaman parkta yürüyüş yapmayı, dönmedolabın önündeki küçük büfelerde sosis yiyip sıcak punch içmeyi tercih ettik.

Diğer günlerden farklı olarak masmavi bir gökyüzü ve güneş bizi karşıladı bu ziyaret sırasında bizi. Viyana’da geçirdiğim en güzel günlerden biri olarak kalacak bugün! Dönmedolabıyla ünlü ancak bir çok lunapark eğlencesi mevcut eminim yaz günlerinde daha eğlenceli oluyor ayrıca içinde bir de Madam Tussauds var! Gezmedik içini sadece kapısındaki Marilyn ile tanıştık!

Ve son olarak da müzelerden bahsedeceğim. Viyana için 4 gün çok fazla diyenlere selam olsun! Biz bu müzelerin sadece bir tanesine yetişebildik! Doğa Tarihi Müzesi (Naturhistorisches Museum)! Burgring Caddesi 7 numarada bulunuyor. İçeri devasa bir arşiv. Uçağa yetişeceğimiz için ve artık ben çok yorgun olduğum için bir katını hızlıca gezdik, Alpay ikinci katına hızlıca göz atarken ben artık çökmüş kafesinde kahvemi içiyordum. Türünün en büyüklerinden ve Avrupa’nın en önemli müzelerinden biri, değerli madenler, nadir fosiller, dev dinazorlar ve eşsiz tarih öncesi buluntular var. Bir de Mamut sergisi vardı biz gittiğimizde :=) ICE AGE!

Bir de sadece yine görkemli binasını dışından gördüğümüz Viyana Sanat Tarihi Müzesi ( Kunsthistorisches Museum):dekoratif sanatlar ve güzel sanatlar alanlarında dünyada önemli bir yeri olan müzeymiş! Biz göremedik! Bir sonraki sefere diyerek kendi adıma biraz eksik biraz da hüzünlü bir şekilde havaalanına doğru yola çıktığım bir gün olarak kalacak bu da! Yine gezmeye vakit bulamadığımız Teknoloji müzesi, askeri müze, saat müzesi, matematik müzesi, Mozart evi, freud müzesi… var da var! Kim demiş Viyana’ya 4 gün yeter de artar diye!
Ah unutmadan harika bir tekne turu ile Bratislavaya geçebilirsiniz. Biz yılbaşının hemen ertesinde orada olduğumuz için çoğu yer tatildi o yüzden gidemedik. Schwedenplatz’dan küçük gemi le geçiş yapabilirsin ve pek tabii tren de varmış.

Tüm fotoğrafları ipad ile çektim! Yanımda fotoğraf makinesi götürmedim. Elim kolum rahat içime çeke çeke gezdim şehri! Bolca yürüdük, çokça yedik gezdik gördük eğlendik yerimize geri döndük! Yine giderim ben !

IMG_6083
IMG_6043
Paylaş :=)

Yorumlar (5)

  1. Yanıtla
    esra :

    :)Harika sonra daha uzun uzun ouyacağım Haziran’da biz yine araba ile tur yapacağız Viyana merkezden başlayan , önerilerin bize çok iyi gelecek teşekkürler

  2. Yanıtla
    beste :

    ah tatlim o kadar konustuk bi soramamistim gittiniz mi diye ? sahane bir adam di mi aynen bende yamuk yumuk yerlere yapismistim nerdeyse, kafesinde siselerden duvarlar vardi ve evet hala yine giderim 🙂 bu sefer beraber gidelim 🙂

    • Yanıtla
      Ayça Oğuş :

      hahah daha başka şeyler sorduysak artık :=) nefiti Beste’m ya iyi ki söylemişsin bayıldık buraya biz.. ve tam cocuklar için .. ve daha kimbilir neler vardı da yetemedi bana 4 gün 🙁

  3. Yanıtla
    Ayça Oğuş (@AycaOgus) :

    tam 7 gün içerisinde yazının ikinci bölümünü de yayınlayabildim! Bu bir rekor! Yarım kalmadı bu gezinin yazısı!… http://t.co/ZTMIRyEY8I

Leave a Reply to Ayça Oğuş cevap vermekten vazgeç