Sabah uyanır uyanmaz bu harika denize bu sefer gündüz gözüyle kendimiz attık. Gerçekten tertemiz bir denizi var buranın. Giresun’un bir sahil kasabasında Tirebolu kalesinin altında son 10 gündür ilk Türk kahvemi içerek önümden geçen takaları seyrediyorum. Alpay ve Mehmet sonunda dayanamayarak teknolojiye koşup önce tıraş olmaya sonra maillerine bakmaya gittiler. Buraları anlatacak kelimeleri doğru seçemiyorum.
İstikamet Terme dedik yola koyulduk.. Şu istikameti bir tutturamadık.. iyi de oldu ya..
Ordu’da Alpay’ın Vosvos şenliğinden tanıdığı Enis ağabeyi ziyaret etmek için bir mola verdik. Sahildeki Ayışığı kafesinde gittik. Yeni yaptığı yerde olduğunu söylediler bizde “hadi uğrayalım” dedik önce findık sucuklu tostundan tadarak.
Yeni yerinin adı Jason’s eski adıyla Yason. Ordu’dan sonra İstanbula doğru Caka’yı geçer geçmez sağda. Karadenizin birkaç burnundan biri. Çok eski bir kilise var : Yason kilisesi. Burası insanın hiçbir şey düşünmeden yatabileceği , ruhunu dinlendirebileceği nadir yerlerden biri. Hatta ünü 2500 sene öncesine dayanıyormuş. Buradan Roma’ a yunusların kovaladığı kefaller ihraç edilirmiş o zamanlarda hemde kayalara oyulmuş doğal balık havuzlarında biriktirilerek. Bu havuzlar hala duruyor ama balıklar yerine biz yüzüyoruz bugün burda. Son iki gecemizi burada geçirmeye karar verdik. Artık yorgunuz ve dinlenmek için ideal bir yer bulduk .
Şimdi Alpay ve Mehmet akşam soframızı renklendirecek balıkları almaya gittiler.